Köşe Yazıları
Ayşe Böhürler
Amerika’nın Yobazları Çağdaş White Trash
Beyaz ırkçılar. Ya da Amerika’nın beyaz kölelerinden gelen nesil… Amerika’nın çok az bildiğimiz yüzü.
Dini arka planları Hristiyanlığın tutucu fanatik, Hz. Süleyman’ın büyü kitabını yeniden tedavüle sokan tarikat ve versiyonlarından oluşuyor. Salem mahkemelerinde 500 yıllık bir geleneği, Katolik engizisyonlarını savunanlardan tutun da “dünya düzdür” diyenler, feminizm karşıtları, hala büyü kitaplarıyla hareket edenler dahil bağnaz gruplar var. Tutucu, başıbozuk gruplar diyebiliriz ya da ülkelerini geri kurtarmak mücadelesi veren “arkaik kurtuluş hareketleri…”
Bir merkezi, tüzüğü, lideri yok. Neden yana oldukları konusunda hiçbir mutabakatları yok. Ancak neye karşı olduklarını biliyorlar. Meksikalılardan, Müslümanlardan nefret ediyorlar. Kıyametin kopmak üzerine olduğuna, “Deccal’in ordusu Müslümanların kendilerine saldırıya geçtiğine” inanıyorlar. Politik temsilcileri arasında çok sayıda kadın var. Bu kadınlar kendilerine “Mama Grizzlies” yani “Anne Boz ayılar” diyorlar. Malum boz ayı Amerikan milliyetçilerinin simgesi.
Bu insanların yeniden tarih sahnesinde ortaya çıkışları Nixon döneminde oluyor. Nixon onları “sessiz çoğunluk” olarak tanımlıyor. İkinci ciddi hamleleri ise Obama döneminde 2009 Chicago’da ortaya çıkan Tea Party. Boston Tea Party’nin Amerika’nın bağımsızlık sürecinde önemine atfen sanırım bu ismi seçiyorlar.
Her şey bir gün CNBC finans haberleri sunucusu Rick Santelli’nin canlı yayınında başlıyor. Santelli Obama’nın mortgage mağdurlarına yaptığı yardımı eleştiren sözlerinin ardından “kendi beceriksizliğiyle kaybeden insanların zararını ödemek istemeyen kapitalistler olarak” imza atıyor ve Amerikan halkını eylem yapmaya davet ediyor. Santelli’nin çağrısı internette hızla yayılıp, eyleme dönüşüyor. “Kapitalist ilkeler” derken konu “ beyaz ırkçısı, göçmen karşıtı, silah taşıma hakkını savunan, ayrımcı, yobazlığa “ kadar ilerliyor. ABD’nin Soros sponsorluğunda küreselciler ve yerel işbirlikçilerle ele geçirildiğine iman ediyorlar.
Finansal destekçileri de var. New York’un en zenginlerinden Koch Industries şirketinin sahibi David Koch ve ağabeyi. Bir siyahın başkan seçilmesi tekrar ortaya çıkışlarında en güçlü motivasyon oluyor. Ülkelerinin yabancılarca işgal edildiği ve kurucu babaların kurduğu rejimi yok edecekleri paranoyasını derinden yaşayanlar bu hareketin öncüsü oluyor.
Çay Partisi mitinglerinde başlayan, bağımsızlık mücadelesi veren kurucu babaların tarihi kostümlerini giyerek eylem yapanların sayısı giderek artıyor. 2013’te “Çay Partisi ABD’yi geri almak istiyor” başlık oluyordu bazı gazetelerde. “20. yy. dan daha geriye girmek isteyen radikaller” deniyordu. Federal hükümetin bütün ülke içi yetkileri kalksın eyaletler güçlendirilsin, 1780 ABD anayasasının önceki gevşek federasyon dönemine gidilsin istiyorlardı. 200 yıllık birikim ve toplumsal düzenin yıkılması umurlarında değildi. Nereden tutsanız elinizde kalacak bu hareketin savunucularının bir çoğu yoksul beyazlar neredeyse tüm sosyal programlardan da yararlanıyorlar. Aynı zamanda da “Medicare-Medicaid” gibi sosyal güvenlik programlara karşı çıkıyorlardı. Bu kitle Trump ile birlikte iyice politize oldu.
Trump tüm siyasetini bu kitle üzerine oluşturdu bunu yaparken de Theodore Roosevelt’i kendine örnek aldı. Trump onlara Biden ile yaptığı televizyon programında “gururlu ‘erkek’ çocuklar, kendisiyle gurur duyan çocuklar anlamına gelen “proud boys” ismiyle bir hitap etti. Kelimenin beyaz üstünlükçü bir anlamı da var ayrıca. Kongre binasını basanlar içinde onlar da vardı. Bugün gelinen noktada finansal destekçilerinin sayıları çok arttı. Hatta teknoloji şirketlerinin etkileşimlerinin çokluğu nedeniyle bu gruplara yatırım yaptığı söyleniyor.
Bu bilgileri Alev Alatlı’nın Nasihatnamesi’nin 2. cildinden Hafazanallah kitabında aldım. Onunla İhmal Edilebilir Nasihatler programına başlarken “Gerçek Amerika’yı bilmiyoruz.” demişti ve konuya oradan başlamıştık. Hala da konuşmaya devam ediyoruz. Programlarda hocayı dinlerken de, okurken çoğu zaman “olmaz öyle şey” diye düşündüğümü de söylemem lazım. Ama çarşamba gecesi gördük ki boynuzlu kostümüyle Jake Angel Qanon grubunun temsilcisi olarak Kongre Binasını işgal edenlerin sembolü oldu.
Alev Hoca bu bahsin sonunu şöyle bağlıyor… ”Tarihin doğal akışına umutsuzca direniyorlar. Amerikan uygarlığını kendi istedikleri rotaya sokma güçleri olmasa da rotasından çıkarabilecek bir potansiyele sahipler. Namık Kemal romanlarındaki kahramanlara benziyorlar; icap ederse üstüne oturup Amerika’yı kendileriyle beraber infilak ettirmeye hazırlar… O kadar seviyorlar ülkelerini…”
Alev Alatlı İle Mini Röportaj
-Hocam izliyor musunuz?
İzliyorum yavrum, Allah’ın sopası yok.
– Gidişatı nasıl öngörüyorsunuz?
Korkutucu değil mi? Derin Amerika budur. Bildiğim bir şeyi seyrediyorum, şu farkla ki daha Klu Klux Klan çıkamadı… Bu taşlar kolay yerine oturmaz. Anlatır dururum ya koyunu çarmıha geren “ koyu muhafazakarlardır” bu adamlar. Korkutucu olan Kongre’nin dokunulmazlığını, dilersen kutsallığını da diyebilirsin kaybetmiş olmasıdır. En tehlikeli olan ‘bal gibi girebilirmişiz başkanın koltuğuna da oturabilirmişiz’ duygusu. Gettoya da yönelebilirler Müslümanlara da. Kolay kolay bitmez. Kendilerini ihmal edilmiş, sistemin dışına itilmiş hissedenler bunlar. Bir suçlu bulacaklar. Bu arada 16 adet istihbarat teşkilatı olan bir devletin fenersiz yakalanmasına şaşırıyor insan doğrusu….
Sevgisiz Evlilik Mi?
2020 yılını mizah kurgusuyla ele alan Ölümüne 2020 belgeselinde her ne kadar “Amerika Trump ile kendini sevgisiz bir evliliğe mahkum etmişti” yorumu yapılsa da çarşamba günü gördük ki bu öyle sevgisiz bir evlilik değilmiş. Ki onun uğruna taraftarları Amerikan kongre binasını bile basmayı göze aldılar.