Köşe Yazıları
Ayşe Böhürler
Avrupa’nın ‘Bozkurt’ Miti
İki hafta önce Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, “Bozkurtlar” olarak bilinen Ülkü Ocakları’nın faaliyetlerini yasaklayacaklarını söylemişti. İşin ilginç tarafı Fransa’da bu isimde bir dernek veya hareket mevcut değildi. Yasaklanan veya kapatılan bir dernek olmadı. Ardından bu hafta içinde Avusturya’nın ‘Harika Çocuk’, ‘Mesih’ gibi lakaplarla anılan Başbakanı Sebastian Kurz siyasal İslam düşüncesinin fikri suçlar kapsamına alınacağını söyledi. Ve devamında gelen haberlere göre Almanya’da Hristiyan Birlik Partileri CDU / CSU’nun Ülkücü Hareketi yasaklamak için bir önerge vermesi bekleniyor. Bu önergenin gerekçesi, Ülkücü Hareketi’n “insan onuruna önem vermediği, biyolojik ırkçılık yaptığı ve antisemitik ve antiliberal olduğu, tüm bunların da demokrasi prensibiyle uyuşmadığı” gibi iddialar.
Almanya’da anayasal düzeni tehdit ettiği düşünülen hareketler “Anayasayı Koruma Dairesi” tarafından gözlem altında tutuluyor. Federal Anayasayı Koruma Dairesi de her sene ülkedeki aşırı sağcı, aşırı solcu gibi farklı spektrumlardan hareketleri, dernekleri, ideolojik temsilcileri bir raporla ilan ediyor. Anayasayı Koruma Dairesi’nin 2019 raporunda “(İslamcılık Haricinde) Yabancıların Güvenliği Tehdit Eden ve Aşırıcı Çabaları” başlığı altında PKK, DHKP-C ve Ülkücü Hareketi ele alınıyor. Ülkücü Hareketi’ne dair dernek bilgileri ise şöyle: Ülkücü Hareketi’nin iki farklı dernek altında organize olduğu söyleniyor: ADÜTDF ve ATİB. Bu iki dernek dışında organize olmamış ülkücülerin de ‘ırkçı üstünlük ideolojileri’ne sahip olduğu iddia ediliyor. Raporda ülkücü derneklerinin ‘şiddetsizlik’ çağrısında bulunduğu ve kamuoyuna demokratik duruş izlenimi verdiği kaydedilmiş. Bunun dışında Türkiye’nin Suriye’deki askerî harekatına verilen destek de ülkücü hareketinin ‘falsolu’ görülen eylemleri arasında sayılıyor. Raporda, Almanya’da 12.500 ‘Türk aşırı sağcısı’ olduğu da belirtiliyor.
Bozkurtlar hareketi olarak tanımlanan sağ hareketler raporun sabit unsurlarından birisi.
“Türk aşırı sağcılığı” başlığı altında ülkücü hareket “İslamcılık harici hareketler kapsamında değerlendiriliyor. Çatı derneği olarak da (ADÜTF) Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu gösteriliyor. Derneğin yasal zeminde ama anne partileri olan MHP doğrultusunda hareket ettiği, MHP’nin de ultra milliyetçi bir ideoloji olduğu belirtiliyor.
Bu rapora giren derneklerin şiddet yani suça bulaşanlar olmadığını ama izleyelim bir suç işlerlerse önleyelim mantığı ile takip edildiklerini not olarak düşelim.
Raporda yer alan ikinci dernek Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği, Bu derneğin ülkücü kökenden geldiğini onlardan 1987 de ayrıldığı, kendisini yeni bir yönelime soktuğu yazılıyor. Türk aşırı sağcı ülkücü hareketleri kapsamından ziyada bu dernek ülkücü hareketin dini kısmını oluşturmaktadır yorumu da yer alıyor.
Ülkücü hareketin şiddet potansiyeli var mı sorusuna raporun baktığı çeşitli yerler dikkat çekici. Türk dernekleri Ermeni soykırımını reddediyorlar, PKK eylemlerine karşı çıkıyorlar, bazen engellemeye çalışıyorlar bu tepkilere bakarak rapor bu derneklerin üyelerinin bir kısmının anayasa zemini içinde davranmadığını söylüyor.
‘Erdoğan’ın Bozkurtçuları’ diyorlar
Raporda bu derneklere ilişkin dikkat çeken bir başka yorum da “anti semitizm” konusu. Bu ülkücü ideolojinin bir temel özelliği olarak zikrediliyor. Ayrıca dikkatimi çeken bir başka bölüm de Nihal Atsız’a yapılan atıf oldu. Nihal Atsız Türk aşırı sağcılığının en önemli düşünce önderi ve antisemitizmin propagandasını yapan kişi olarak yorumlanıyor. “Yahudileri Türklerin düşmanı olarak tanımlamıştır” derken ülkücülerin anti semitik görüşlerini; değersiz görülen Yahudiler, komplo teorileri, emperyalizmi içeren değerlendirmeler şeklinde çeşitlendiriyor. Bunun bir hayli üzerinde duruyor. Yargı olarak da ülkücü derneklerinde açık bir antisemitzmin odağı olduğu ama bunun dışarıya yansımadığını, ülkücü dernek temsilcilerinin dışarıya iyi görünmek için yaptığı çalışmalar üyelerinin antisemitik tutumlarını etkilediğini yazıyorlar. Burada sosyal medya takibine de yer vererek bağımsız bireylerin antisemitik söylemlerde daha çok bulunduğunu, bunun içine de sosyal medya aktivitelerine, paylaşımlara değiniliyor.
Anayasa Koruma Raporu “Türk aşırı sağcılığı” başlığı içinde ülkücü harekete 7 sayfa ayrılmış. Detaylara internetten bakabilirsiniz diyerek bu konuda Avrupa Türk İslam Kültür Birliği (ATİB) kurucu başkanı olan Musa Serdar Çelebi ile yaptığım telefon konuşmasından aldığım notları özetlemek isterim. (80 dernek 8 bin üyesi bulunan ATİB’in bu istihbarat raporundaki yorumlara ilişkin itirazlarını önemli buluyorum bunları siteden okuyabilirsiniz.)
Serdar Çelebi Almanya’daki bu gündemi Fransa’daki rüzgarın etkisi olarak yorumluyor. Türk federasyonları Ak Parti yanlısı çalışmalar yapıyorlar diye üzerlerine gittiklerini, kamuoyunda olayları birbirine karıştırarak yanlış algı oluşturduklarını söylüyor. “Fransa’da İŞİD’e 700’e yakın kişi katılmış ve bunların irtibatlı olduğu 43’e yakın camii kapatılmış. Orada kapatılan tek Türk bir dernek yok. Ancak bir algı karışıklığı yaparak kamuoyunu harekete geçirmek istiyorlar. “Erdoğan milliyetçiliği” tanımının yanına “Erdoğan’ın Bozkurtçuları” gibi bir tanım ürettiler. Erdoğan düşmanlığıyla puan toplamaya çalışılıyor. Bugün ortaya atılan iddiaların aynısı 2016 da ortaya atıldı, Alman devleti o zaman bu iddiaları doğrulayan bir şey bulunamamıştır yanıtını verdi. Bu tartışmalardan da bir şey çıkmayacak
Sadece zaman kaybettirecek ve Türkler sindirilmiş olacak. Kapatma söz konusu dahi olamaz…”
Çelebi, 33 yıldan beri Avrupa’daki tek partiler üstü teşkilat olduklarını söylerken Türkçülük, ırkçılık yapmadıklarını, Kürt alevi ayırt etmeden düşmanlık yapmayan herkes ile birlikte çalıştıklarını da vurguluyor. Avrasya Alevi İslam Birliği ile sağlam ilişkiler kurduklarını da söylüyor. Alevilikle geçinenler ile sağlam alevileri ayırmak gerektiğini de ilave ediyor.