Köşe Yazıları
Ayşe Böhürler
Mizaç Uyuşmazlığı
İnsan gençken kendisi de etrafı da hiç değişmeyecekmiş sanıyor. Ama zamanla öyle bir değişiyor ki… Bu sefer de değişimi kabullenmekte zorlanıyor. Hadi kabul etti, kendine intibak edemiyor, itiraf edemiyor. İnsan olmak zor iş vesselam. Duygularımız ve gerçekler arasında bitmeyen bir savaşla ömür tüketiyoruz.
Bu girişin sebebi hatıralar…
Altılı masa etrafındaki isimlerden Ahmet Davudoğlu ve Ali Babacan ile hayatlarımızın kesişme noktaları çok olmuştur. Ahmet Bey’i üniversite yıllarımdan Ali Bey’i de partinin daha kurulmaya çalışıldığı günlerden tanırım. Ali Bey ve eşiyle kurucularımızdan Cuneyd Bey’in evinde tanışmış ve Ufuk Güldemir’in yeni kurduğu Habertürk’de partiyi anlatan ilk canlı yayına birlikte katılmıştık. AK Parti’nin ilk MKYK’sına beraber en yüksek oyu alarak seçilmiştik. Sonraki dönemlerde MKYK’da beraber bulunduk. 11 yıl her ay MKYK toplantısı tecrübesinde epey bir gözlem imkanım oldu. O yıllarda bizim MKYK’larımız bazen ceng içinde bazen sakin-sükun çoğu zaman da bir gaza tadında geçerdi.
Ali Bey bu toplantılarda öyle sesini çok çıkaran, fikir beyan eden birisi hiç değildi. Çok uyumluydu. Birçok konuda hangi fikirlere sahip olduğunu ya da olup olmadığını bilmiyorum. AK Parti içinde bir ekip özellikle de Cumhurbaşkanımız tarafından çok desteklendi. Genç prens muamelesi görüldü. Hızla yükseldi, milletvekili oldu, bakanlıklar yaptı. Sunumlarını dinledik yıllarca. Öyle dinleyeni alıp götüren, konuştuğunda kitlelerin kalbini fetheden fikirleriyle ilham kaynağı olan birisi hiç olmadı. Öyle birisiyle çok kaynaştığını, espri yaptığını, dostluk muhabbet yaptığını ya da kızdığını da görmedim. Romancılar gibi tanımlarsak donuk mütebessim bir çehre ile her dem nazik ama aşırı mesafeli ve insanda uzak durmalıyım duygusu uyandıran bir iletişim dili vardı. Dedikodu yapılmaz, dalga geçilmez, yönetmen Yüksel Aksu’nun deyimiyle mangala çağrılamaz adamlar kategorisinde oldu benim için. Tanrılar katından yeryüzüne inmeye lütfetmeyenlerden. Tabii bu ona başarıyı da getirmiş olabilir. (Malum ben siyasi hayatım boyunca MKYK üyesi olarak kalmayı ancak başarabildim😊)
Ama Davos ve benzeri finans çevrelerinde destek buldu, ciddiye alındı… Parti lideri olacağını öğrenince bu gerekçelerle pek şaşırdım. Malum liderliğin olmazsa olmaz kuraları var. Üniversite ya da lise notu insanı lider yapmıyor. Alfa karakterler lider oluyor. O da cesaret, yüksek volümlü ses, fikir ve ideal sahibi olmak, yaşam enerjisi, neşe, etkileyicilik, sözünde sebat, güçlü irade gibi bazı olmazsa olmaz şartlar gerektiriyor.
Ali Babacan bir alfa karakter değil. Ne kadar eğitim alırsa alsın alfa olamaz. Bilgisini tartamam ancak ilk günden itibaren halkla ilişkisi mesafeli, siyasi söylemi zayıf, konuşması tutuk izlenimimi değiştiren tek bir kare dahi görmedim. Az buz değil 22 yıl olmuş tanışalı.
Ahmet Hoca ise ayrı bir konu, keşke hiç siyasete girmeseydi…Onunla ilgili sadece tek bir şaşkınlığımı yazmak istiyorum. Bir toplantıda not almışım. Sanırım bakanlık dönemiydi. “Tayyip Erdoğan’ı en çok ve en uzun öven politikacı unvanı ona verilebilir” demişim.
Sakın kıskandığımı filan sanmayın! Sadece şimdiki masayı izlerken hatıraların aklıma gelmesine mani olamıyorum…
“VATANIN SEMBOLÜ BAŞÖRTÜLÜ KIZLARDIR”
Yahya Kemal Beyatlı edebiyatımızda en az kitabı olan yazarlar arasında sayılabilir. Makalelerinin derlendiği bu ismi taşıyan kitabında Avrupalı hayat tarzını tercih eden kadınların durumunu yazarak, “Vatanın Sembolü Başörtülü Kızlar” diyerek bir yazı kaleme almış. Tabii orada sözünü ettiği kızlar yeldirmeli, beyaz başörtülü kızlar.
Kendimi bildim bileli her tartışma başörtüsüne menfi müspet uzar, takılır. Bugün de durum değişmedi. Yasakları değil de ideal olarak ona yüklenen anlamlarda uyuşamıyoruz. Ölüp gideceğiz bu tartışma daha süreceğe benziyor.
Ben gençlerin yanındayım. Onları kendi anlam arayışlarında rahat bırakalım. Tahakkümün her çeşidine bizim camiadan gelen türü dahil karşıyım.
TAHT DEDİKODULARI
Tüm dünyada en çok takip edilen taht dedikoduları Britanya Kraliyet ailesine dairdir herhalde. Kraliçenin ölümünden sonra yeni yeni dedikodular ortaya saçıldı ama sanki taht yıkıldı, kalanlar da ilgiye mazhar değilmiş gibi… Prens Harry-Meghan belgeseli mesela TheCrown ya da Lady Diana hakkında yapılanlar kadar ilgimi çekmedi. Şimdi de Prens Harry’nin kitabı piyasaya çıkmış. Meğer abisi William’dan dayak yemiş… Sanırım 2023’te kraliyet ailesi eskisi kadar ilgiye mazhar olmayacak. Tabii bu ilginin bir piyasa değeri var. Onlar bu piyasa değerini canlı tutmak için çalışsalar da benim açımdan bu yılın gözden düşen ünlüleri içindeler…
2022’DE DOĞAN ALPARSLANLAR
Evlat sahibi olurken en çok sorulan soru ismi ne olsun olur. “Söz vücut bulur” diye düşünür ismin hayatında tezahür edeceğine inanır, ismi de ömrü de güzel olsun diye düşünürüz.
Zamanın ruhu isme serpilir. İsimlere en çok kaynaklık edenlerin içinde film kahramanları da var. Belgin Doruk’tan Suzan Avcı’ya, Lale Belkıs’a, Kartal Tibet’e pek çok dönem ünlüsü ailelere ilham olmuştu. 2022 yılında doğan erkek bebeklere ise, Barış Arduç’un başrolünü oynadığı Alparslan: Büyük Selçuklu dizisinden ilhamla en çok “Alparslan” ismi verilmiş.
Tarihten bir Türk büyüğünün anne-babalara ilham olması sevindirici. Yazı çizi bir tarafta, filmlerin büyüsü bambaşka…