Alev Alatlı duruşu olan bir yazar ve düşünürdü. Bilgiyi en büyük güç olarak görür, muhakeme eder, mülahaza hanesini açık tutar, peşrev ve hamasetten uzak dururdu. Gerçekleri dile getirmekten korkmayı “Galile etkisi” ile, fikri sabitliği ve Türkiye’nin değişime direnmesine bağlı pek çok sorunun kaynağını “Aristo mantığı” ile açıklardı. Saçaklı düşünmeyi (fuzzy mantık) Türkiye’nin çıkışı için yol olarak gösterirdi.
Dünyanın geleceğine dair umutlu değildi ama bu karamsar tabloda Türkiye için bir çıkış olduğuna inanıyordu. “Dünyanın İyiliği İçin Türkiye “ sözlerini 2017’de yapılan Kültür Şurası’nda kullanmıştı… Son kitapları olan ve 9 cilt halinde yayınlamayı planladığı, ancak ömrünün vefa etmediği yeni kitap serisinin girişinde ne yapmaya çalıştığını çok iyi anlatır. “Ömrümü ömrünüze, bilgimi bilginize katmak istiyorum ki 21. yüzyılın zorluklarına karşı sizi güçlendireyim.”
“Bana gelince, geçmişimize hürmeten ‘Nasihatname’ dediğim bu kayıtlar, bir yönüyle de uzun yaşamımın zekâtı oluyor. Akil ömrümde yeminle bildiğim bir şey varsa o da ayaklarımıza dolanan meselelerden onları doğuran düşünce tarzımızı kullanarak kurtulamadığımız. Öğretilmiş çaresizlikten silkinmenin yolu belirli bir konumdan kanatlanarak, Google haritası misali yükselmek, görüş mesafemizi genişletmek, sorunların mümkün olduğunca çok veçhesi ile yüzleşmekten geçiyor. Belirli bir mesafeden gözlemlenen ‘sorun’ tılsımını yitiriyor, sahici boyutlarına indirgeniyor. Orada saklı vadiler, gölgeli patikalar keşfediyor, aşılamaz sandığınız engellerin birtakım harcı âlem aksiliklerden ibaret olduklarını görüyorsunuz.”
Türkiye’yi etkileyen ve etkileyecek olan dış güçleri anlatırken meseleyi hep geriden alır… “18. yüzyılın sonlarından itibaren güçlenen Anglo-Amerikan ortaklığının dillendirdiği ‘yeni dünya düzeni’nin “tek din” ilkesinin bir füzyon, Yahudilik-Hıristiyanlık füzyonu olduğunu idrak etmek zorundayız.” derdi. Dini-kültürel kodların yanında yığışım, kartel, soykırım, reyting kuruluşları, ırkçılık gibi çok sayıda alt başlıklar açardı.
Son zamanlarda tavsiye isteyenlere “Herkes kendi deniz fenerini yakacak.” diyordu.
“Yani hiçbir şey olmasa yazmak. Ve bir kavram ortaya çıktığı zaman onun ne olduğunu anlatmaktan kaçınmamak. Dalga geçmemek. Benim dalga geçmemekten kastım, bir kavramın biliniyor olduğunu varsaymamak. Hakikaten aynı kavram üzerinde hemfikirsek konuşmaya devam etmek.” Evimizi yıkanın “başımızı şu sudan çıkarıp bir türlü etrafa bakmayı öğrenemememiz” olduğunu düşünürdü. “Benim bütün hayatım buna çare bulmakla geçti.” derdi.
Bir röportajımızda kendisini şöyle anlatmıştı: “… Ciddi bir fen bilimleri arka planım var. Yalnız bu bana yetmediği için ben bunu dünya tarihi, dünya düşünce tarihi ve ilahiyatla pekiştirdim. Aşağı yukarı 5 yıl günde 8 saat ilahiyat çalıştım. Sadece İslam ilahiyatı değil, bütün bir ilahiyatı çalıştım. İnsanoğlunun serüvenine baktığınız zaman, kendine geldiği andan itibaren bir takım değerleri oturttuğunu görüyorsunuz. Kadim değerler diyorum ben buna.” Umdesi 5 A olarak özetlediği bu kadim değerlerdi: Akıl, Ahlak, Adalet, Adap ve Aşk…
Alev Alatlı’nın her zaman davası bu toprakların üzerinde yaşayan insanlar olmuştu. “Bir şeyleri anlatmaya, yorumlamaya, dikkat çekmeye, farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Yaptığım bu. Yapmaya çalıştığım bir olayın birden fazla tarafını görebilmek ve bunu gösterebilmek ki böyle bir şeyi adet edinelim. Saplanmayalım, trajedilere takılıp kalmayalım…”
Alev Alatlı’nın kitapları ve fikirleri her şeyden önemlisi de işaret ettiği noktaların Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıdığına inanıyorum. Tüm hayatını ülkesi için düşünmeye adamış bir aydın olarak Alatlı’nın kitaplarının, konuşmalarının, televizyon programlarının 21. yüzyılın kaosunda bize ilham ve deniz feneri olacağına inanıyorum.
….
Alev Alatlı’nın Vefatına Tarih
Balkanlardan gelen uzun seyahatimdir
Yazdım ve konuştum, benim hasenatımdır
Şimdi bu son sözüm vefatımın tarihi:
“ALATLI: NASİHATİMDİR VASİYETİMDİR” 2024
Mustafa Kara