Türkiye'nin Kadın Meseleleri

Kadın yazarlar, sanatçılar, milletvekilleri, iş insanları, STK başkanları, aktivistler; siyaseti, bilimi, dini kimliği, modernleşmeyi, sosyal hayatı, şiddeti, çabayı, sorunları ve çözümleri kadın perspektifinden anlatıyor.

Türkiye’de Kadın Belgeseli Röportajları. Tarih : 2007 - 2008

Nüket Yetiş

Nüket Yetiş

Bilim Kadınları Bazı Alanlarda Daha Başarılı

2004-2011 dönemi TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş; İyi eğitilmiş, güçlü değerlere sahip kadınlar pek çok alanda erkeklere göre daha başarılı olabiliyor. Kadın, erkek arkadaşlarına göre aynı anda birkaç işi çok rahat görebiliyor.

Orta hâlli bir Anadolu ailesinin dört çocuğundan en küçüğüyüm. İki ablam ve bir ağabeyim var. 1957’de Eskişehir’de doğdum ama annem ve babamın geldiği yer Bozhöyük kasabası. Bozhöyük geleneklerini koruyan ama gelişmelere de açık olan çağdaş bir kasabadır; böyle de bilinir. Babam ortaokula kadar okuyabilmiş daha sonra, bazı nedenlerden ötürü eğitimine devam edememiş. Hepimizin yüksek tahsil yapması onun en büyük idealiydi.

Doğduğum ortamda, hiçbir şekilde kız erkek ayırımı görmedim. Tam tersine babam hepimizin okuması için bize hep destek verdi. Ben böyle bir ortamda büyüdüm. Eşimin aile yapısının benzer şekilde olmasından dolayı kendi ailemiz de böyle şekillendi. Yani hiçbir zaman kadın olmanın dezavantajlarının olduğu bir ortamda bulunmadım.

Ben ilk, orta ve lise eğitimimi Eskişehir’de tamamladım. Daha sonra; şu anda Boğaziçi Üniversitesi olan, o zamanki Robert Koleji’nde yüksek öğretimime başladım. Orada kimya mühendisliği eğitimi aldım. Kimya mühendisliğinden sonra yine Boğaziçi Üniversitesi’nde NBA, yani işletme yönetimi üzerine yüksek lisans yaptım. 1975’te, o zaman ki adıyla Teknik Araştırma Kurumu’nun şu an içinde bulunduğumuz kampüsünde araştırmacı olarak göreve başladım. Burada beş yıl araştırmacı olarak çalıştıktan sonra İTÜ’ye geçtim.

İdarecilik Kariyeri

Orada endüstri mühendisliği alanında doktoramı tamamladım. İki yıl kadar öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra yeni kurulmakta olan Marmara Üniversitesi’ne geçtim. Orada Mühendislik Fakültesi’ni kurdum. 1989 yılında doçenttim, 1993 yılında profesörlüğümü aldım. 1994 yılında da Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nin dekanlığını yaptım. Bu görevim sırasında Endüstri Mühendisi olmamın da getirdiği avantajı kullanıp, idarecilikle kariyerimi aynı rotaya oturtarak ilk defa Türkiye ve Avrupa’da yüksek öğretimde Avrupa Kalite Ödülü’ne başvurduk ve orada finalist olduk. Bir yüksek öğretim kurumu olarak buna ilk başvuran ve finalist olma başarısını gösteren tek kurum Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’dir.

2000 yılında TÜBİTAK’ın Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü’nde müdür olarak görev yapmaya başladım. Arkadaşlarımla birlikte, kamudaki sürekli kurumsal gelişim ve kalite yöntemlerini uygulamalardan gelen deneyimlerimizi Türkiye’deki pek çok kamu kuruluşuna ve özel sektöre aktardık. Maliye Bakanlığı’ndan, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na; çeşitli askerî kuruluşlardan, devletin çok üst düzey kurumlarına kadar eğitim danışmanlık ve deneyim aktarma çalışmaları yaptık. Bu görevime 2003 yılına kadar devam ettim. 2003 sonundaysa Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun Başkan Vekilliği görevime başladım.

Bilime Yabancılaşma Var

Bilim ve kadın noktasına geldiğimiz zaman benim düşüncem şöyle: İlk bakışta bilim kadına yabancılaştırılmış bir alan gibi görülebilir ama ben bunun kadına özel bir alan olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bilime bakışımız genel olarak aynı. Bilime karşı bir yabancılaşma söz konusuysa, bu yabancılaşmanın her iki cins için de aynı derecede olduğunu düşünüyorum. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Bilim üzerine 14 ile 24 yaş arası gençler arasında bir çalışma yapmıştık. Bu anketlere bakıldığında gençlerin “Bilim iyi bir şeydir ama ben yapamam.” “Bilim önemlidir ama ben bilim insanı olmayayım.” şeklinde yaklaşımları oldu. Onun için eğer Türkiye’de bilim üzerine bir yabancılaşma varsa bunun kadınlara has değil, toplumun geneli için geçerli olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de bilim ve kadın dendiği zaman Avrupa ortalamalarının çok üstünde olduğumuzu görüyoruz. Hatta şu anda Avrupa’nın hedef koyduğu noktaya ulaşmış durumdayız.

Türkiye’deki bilim kadınlarının yer, Türkiye’deki bilim adamların uluslararası platformdaki yeri neyse onunla aşağı yukarı aynıdır. Hatta kadınların bazı alanlarda da daha başarılı olduğunu düşünüyorum.

Kariyerim boyunca hem cinslerim için bir pozitif ayrımcılık yolunu kullanmadım. Ama yaşayarak şunu gördüm ki; eğer iyi eğitilmiş, güçlü değerlere sahip kariyer insanları, kariyer kadınları bulabilirseniz pek çok alanda bilim adamına göre çok daha başarı sağlayabilirsiniz. Bunun altında kadının yaradılışından gelen çok işlemcilik kabiliyeti yatıyor. Yani kadın, erkek arkadaşlarına göre aynı anda birkaç işi çok rahat görebiliyor.