Avrupa, Mülteci ve İslam Karşıtlığı

Avrupa'nın Mültecilerle İmtihanı belgeseli için görüştüğümüz Avrupa'da 'sağduyu' sahibi akademisyenler, göç uzmanları, yardım gönüllüleri, mülteciler ve İslam karşıtlığını sorguluyor.

Röportajlar Yunanistan, Makedonya, Avusturya, Hollanda, Almanya ve Danimarka'da 2016 yılı içinde yapılmıştır.

Henri Lenferink

Henri Lenferink

Çoğunluk Ilımlı Ama Sesleri Çıkmıyor

250 mülteciye bina tahsis ettiği için protesto gösterileri düzenlenen Leiden’in BelediyeBaşkanı Lenferink: “Aşırı sağ Avrupa’da azınlık ama sesleri çok çıkıyor.”

Hollanda’da İslam tehlikesine inanmayan bir çoğunluk da var, sesleri az çıkan. Geçen yıl bu konuyla ilgili gittiğim Avrupa ülkeleri içinde mültecilere ilişkin sivil kuruluşları ve yardım çalışmaları en güçlü ülkelerden birisi de yine Hollanda. Müslümanlarla Hollanda toplumunun uyumunun güçlü olduğunu söyleyen ve bunu destekleyen pek çok Hollandalı da var. Henri Lenferink’de bunlardan birisi. Wilders’in ülkeleri için iyi bir seçim olmayacağını söyleyen Leiden Belediye başkanı H. Lenferink sol-liberal eğilimi temsil eden PvdA partisinden. Kendi deyimiyle çoğunluğu temsil eden ılımlı ve makul kesimden. Leiden’a gelen 250 mülteciye bina tahsis ettiği için yapılan protestoları hoşgörüyle karşılıyor.

Şehrinize gelen 600 mülteci için Belediye önünde protestolar yapıldı? Neden?

Bunun için şehirde toplantılar yaptık, 600 kişiyi barındıracak konutlar inşa etmeye karar verdik. Burada kalma izni olan mültecileri yerleştireceğiz. Burada farklı semtlerden insanlarla görüştük, bu korkular gündeme de geldi ama hiçbir zaman esas sorun olarak görülmedi.  İhtiyacı olan mültecilere yardım etmek istiyorlar ancak bundan faydalanmak isteyenlerin arasında teröristlerin de  olabileceği endişesi var. Gerçekten mülteci olmayanlara karşılar. Arnavutluk, Sırbistan gibi savaş bölgesi olmayan yerlerden gelenler var.  Çoğunluk mültecilere yardım etmekten mutlu ama azınlığın sesi çok çıkıyor. Ülkede İslamafobya yaygın diyemeyiz. Büyük farklar var. Bazı bölgelerde İslamafobya insanların hayatının bir parçası iken bazı yerlerde hiç problem değil. Köln’de yılbaşı gecesi yaşananlar herkesin dilinde. Kadınların güvende olmamasından korkuyorlar. Yılbaşında bunları yapanlar gibi insanların geleceğinden korkuyorlar.

Mültecilerin Müslüman bir ülkeden gelmeleri sorun ediliyor mu?

Burada kalan mülteciler ile çok görüştüm. Böyle bir şikayet görmedim. İnsanların entegrasyonu için bir program başlattık. Burada kalmaya izni olanlar, 24 ay boyunca 7/24 bir programa zorunlu olarak katılacaklar. Flamanca öğrenecekler, Hollanda’da nasıl davranacaklarını öğrenecekler, iş bulmalarına yardımcı olunacak. Aynı zamanda da bu toplum hakkında bilgi sahibi olacaklar. Evde koltuklarında oturmak yok, dışarı çıkacağız. Bir futbol organizasyonumuz var, nasıl futbol oynanacağını öğrenecekler, kültürel organizasyonlarımız olacak. Mültecileri alıp onlara toplumumuzu öğreteceğiz. Bu, insanları entegre etmenin yolu onların artık yalnız olmadıklarını söylemek olacak. Bu programların büyük kısmının finansmanı gönüllüler tarafından oluşturuldu.

250 Mülteciye, 7 Bin Gönüllü

Kaç mülteci için yapılıyor bu program?

Henüz yasal izni olmayan mültecilerin sayısı 250. Büyük bir sayı değil ama burada her zaman hoş karşılanıyorlar. Onlar için bina tahsis etmemizin hemen ardından 7000 kişi yardım etmek için gönüllü oldu. 250 mülteci 7000 gönüllü. Daha sonra o kadar gönüllüyü memnun edecek kadar mülteci olmadığı için sorun yaşadık. Bu yüzden her yer İslamafobya var diyemeyiz. Bu şehirde öyle bir şey yok.

Belediyelerin mülteciler ile ilgili görevleri neler?  

İlk olarak geldiklerinde barınak sağlıyoruz çünkü yasal sürecin başlaması için beklemeleri gerekiyor. Hollanda’da kalıp kalamayacaklarını öğrenmek için 7-8-9 ay hatta bir yıl beklemeleri gerekebiliyor. Bu süreçte bir şey yapmalarına izin yok, sadece bekliyorlar, çalışamıyorlar. Mülteciler için en zor zaman bu. Paraları yok, kendi yemeklerini yapamıyorlar, çok zor bir dönem. Elimizden geldiğince yardım ediyoruz. Flamanca öğrenmelerine yardım eden gönüllüler var. Üniversiteler ücretsiz ders almalarına izin veriyor. Bazı üniversitelerde Arapça okuyanlar mülteciler ile pratik yapıyor. Burada birçok arkadaşları olabiliyor. 250 mültecinin sanırım yarısı Suriyeli ve büyük kısmı şehir halkı ile yakın ilişki içinde. Hafta sonları kaldıkları yerde yemek yemiyorlar, şehirde tanıdıkları var, arkadaşları ile yemeğe çıkıyorlar. Moğolistan’dan gelenler de var, onların iletişim kurması daha güç oluyor. Suriye’den gelenlerin çoğu iyi eğitimli. Öğretmenler, mühendisler var. İngilizce konuşuyorlar. Hollanda toplumu ile iletişime geçmeleri kolay oluyor.

Hollanda, Fransa, Danimarka gibi ülkelerde sağ siyasetin prim yapmasının sebepleri neler?

Avrupa’da sağ akım, güçlü bunu inkar edemeyiz. İnsanların bu görüşlere desteği artıyor. Ama çoğunluk değiller, çoğunluk ılımlı, büyük problemler istemiyor. Durum değişsin istemiyorlar. Çoğunluk mantıklı düşünüyor ve konuyu da mantık içinde tartışmak istiyor. Sonunda bu görüşün kazanacağına inanıyorum. Bizlerin de bir sesi var ve bunu duyurmalıyız.

Bu eğilimin yükselmesini neye bağlıyorsunuz?

Ekonomik yavaşlama zamanında her zaman böyle olur. Birçok insan işini kaybeder, televizyonda birçok sorun görürler ve basit çözümler ararlar. Basit çözümler çok caziptir herkes anlar. “Problemimizin sebebi budur. Bundan kurtulun sorun çözülsün” der ama tabii ki durum böyle değildir. Bir de ılımlı olduğunu düşünen taraflar var onlar da “insanlara yardım etmek iyidir ama bir yere kadar” demeye başladı. Bana göre aşırı sağ Avrupa’da azınlıklar ama sesleri çok çıkıyor. Hükümet nüfusun büyük kısmının böyle düşündüğüne inanıyor. Bunun için diğer insanların da sesini çıkarması önemli.

Hollanda farklı kültürlerden insanların bir arada bulunduğu bir yer. Afrika ülkelerinden, Fas’tan gelenler var. Şimdi de ciddi oranda Suriyeli geliyor. Bunun toplumsal etkisi nasıl olacak?

Birkaç yıl sonra bazıları geri gidecek, hepsi kalmayacak. 90’larda Yugoslavya’dan gelenlerde de öyle oldu. Suriye’den gelenlerin de çoğu kalacak ama bu problem değil. Biz bir erime potası olmaya alışığız. Hollanda’nın her şehri için bu geçerli değil. Daha kırsal yerlerde çok az yabancı var. Amsterdam gibi büyük şehirlerde ise bazen çoğunluk yabancı. Burada dünyanın her yerinden insanla yaşamaya alışkınız. 1960’lardan beri böyleydi. Nüfusun yüzde 89’unun yabancı olduğu zamanlar oldu. Buna alışkınız, buradaki pazarda karnabaharın İngilizcesini bilmiyorsanız çok az satarsınız, her pazarcı biraz İngilizce konuşur. Farklı ülkeden birçok insan sokaklarda dolaşıyor. Camiler ile işbirliği içindeyiz,