Köşe Yazıları
Ayşe Böhürler
Dağ Ne Kadar Yüce Olsa…
Ak Parti siyasi tarihimizde ilk defa kurucu kadrosunda 11 kadın üyeye yer veren bir parti oldu. Ben de onlardan birisiyim. Hem kurucular kurulundaki kadın sayısıyla, hem de kadınları parti yönetimde güçlendirmesiyle Ak Parti en yenilikçi partiydi. Tabii ilk olmanın hep zorlukları da oldu. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu biz başörtülü kurucuları yıkıcı mihrak olarak gördü. Hakkımızda kurucular kurulundan çıkartılmamız için dava açıldı.
Yıllar içinde Anayasa’da 10. Madde’nin kadın-erkek eşitliğini garantiye almasından başlayarak kadın lehine politikaların üretilmesine katkı sağladım. Kuruluş sürecinde Anadolu’yu karış karış dolaştığımızda kızların okula gönderilmeme sebebinin eğitim masrafları olduğunu görmüştük. Aileler eğitim giderlerini bahane etmesin diye şartlı eğitim desteği başlamıştık. Sadece ananelere kız çocuklarını okul masrafları için para veriliyordu. O gün kız çocuklarının okullaşma oranı % 45.2 idi. Bugün % 84.8 oldu. Kız çocuklarının eğitimlerini devam ettirip üniversiteye gitme oranı % 13.5 iken bugün % 46.3. Bugün kadınların % 17’si üniversite mezunu. Akademide, yargıda, siyasette kadın oranının artırılması, anayasada kadın erkek eşitliğinin güvence altına alınması, kadınları koruyan yasaların çıkması bu iktidar zemininde gerçekleşti.
GENÇ VE YENİLİKÇİ KADRO
AK Parti’nin, Türkiye’nin geleceğe bakan yüzü olan gençleri kucaklayan politika sürecinin de altını çizmek istiyorum. Gençlerin siyasette yer almasını hep önemsedim. Bugün de genel merkez koridorlarında çok sayıda gençle karşılaşmaktan memnun oldum. AK Parti’nin kurulduğu yıllarda yenilikçi gençler kadrosundaydım, bugün aksaçlılar kadrosundayım. O zaman bize yenilikçiler diyorlardı. 7. Kongre’nin ardından ikinci yenilikçiler çıktı sahaya diyebiliriz. Ak Parti muhafazakar demokrat kimliğini tanımlarken gelecekten geleceğe hat çizmişti. Bugün de muhafazakar demokrat kimliğini koruyarak bu hattı yeniliyor.
Ben de ülkeyi önümüzdeki yüzyıllara taşıyacak feraset ve ortak akıl ile, veriye dayalı siyaset üretimine katkı sağlamak amacıyla AK Parti’nin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’na (MKYK) dokuz yıl aradan sonra geri döndüm.
DEĞİŞENLER VE DEĞİŞMEYENLER
2000 yılında siyasete ilk adım attığımda televizyonda çalışıyor programlar yapıyor, Anadolu’yu geziyor, Türkiye’nin sorunları kadar çözüm yollarını konuşan programlar yapıyor, farklı kesimleri bir araya getirmeye, ortak akıl üretmek için onları konuşturmaya gayret ediyordum. Türkiye’nin köylerinden şehirlerine gördüklerim karşısında duyarsız kalamazdım. Siyasete beni motive eden kariyer değil bu bir televizyon programcısı olarak tanıklıklarım oldu. Dışarıdan söylenmek, şikayet etmek yerine çalışmayı, ezberleri bozmayı yol olarak seçtim. Bazen temkinli bazen cesur adımlarla zamanın ruhunu anlayan bir siyaset yaklaşımıyla bugünlere geldik. Bugün de bu “hareket” devam ediyor.
Aradan geçen yıllar içinde zamanın ruhu da toplum sosyolojisi de çok değişti. İletişim teknolojisindeki hızlı değişim toplumsal değişimi çok hızlandırdı. Türkiye’deki bir konu artık anında dünyanın konusu; dünyadaki bir konu anında Türkiye’nin konusu. Dünya ile bağ kuran bir ülkede hele de yeni yüzyılın kırılmalarıyla birlikte elbette her şey sütliman olamaz. Olmayacak da.
Dağ ne kadar yüce olsa, yol üstünden aşar. Bu atasözünü Türkiye tarihinin özeti gibi görüyorum. Dağ gibi sorunların üzerinden aşmaya çalışarak bugünlere geldik. Bugün de bu hareketi ve amacı AK Parti taşıyor ve sürdürüyor.
İlla ki dağ ne kadar yüce olursa olsun aşan bir yol vardır. Mesele buna niyet etmek. İlla ki de yola çıkmak devamını beraberinde getirir duygusuyla, bıraktığım yerden devam ediyorum.
AK Parti’nin bu yeni kadrosunda yer almak benim için onurdur.