Türkiye'nin Kadın Meseleleri
Kadın yazarlar, sanatçılar, milletvekilleri, iş insanları, STK başkanları, aktivistler; siyaseti, bilimi, dini kimliği, modernleşmeyi, sosyal hayatı, şiddeti, çabayı, sorunları ve çözümleri kadın perspektifinden anlatıyor.
Türkiye’de Kadın Belgeseli Röportajları. Tarih : 2007 - 2008
Nimet Baş
Devletin İlk Kez Kadın Politikası Oldu
Nimet Baş yıllarca ceza avukatı olarak çalıştı, Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yaptı, kadın haklarının geliştirilmesinde önemli rol oynadı. Ailenin kadın üzerinde tahakküm kurup ezmesine de kadının bireysel haklarının yok olmasına da karşı.
Türkiye’de kadınlara yönelik gelişim ve değişimin başlangıcı asıl başlangıcı 1990’lı yıllardır. Özellikle 1990’lı yılların sonlarında başlayan Medenî Kanun değişikliği, ailenin korunması hakkındaki kanunla başlayan süreçtir.
Dönemimizde (AK Parti döneminde) hem Kopenhag kriterlerini yakalanması, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kadınlara yönelik hakların tanımlanması bağlamında, Türkiye gerçekten çok ileri adımlar attı. Bunların en önemlisi, anayasada yapılan değişikliklerdir. Anayasanın 10. maddesinde yapılan değişiklikle Türk kadınının, erkeklerle eşitliğinin tanımlanmasının yanı sıra, devlete bu eşitliği sağlamak konusunda bir yükümlülük yüklendi. Türk Ceza Kanunu’ndaki değişiklikler, İş Kanunu’ndaki değişiklikler ve ailenin korunmasına dair yasa değişiklikleri, töre cinayetlerindeki indirimlerin kaldırılması, ağırlaştırılmış hapis cezalarının verilmesi gibi, özellikle kadınları yasal anlamda normal sıfatlarda eşitleyen düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemelerle Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin en ileri 5 ülkesiyle aynı yasal düzenlemelere sahip hale geldik.
Devletin Kadın Politikası Oldu
Demokrasi mücadelesi verenler, genellikle en büyük ve en zorlu mücadelenin yasal düzenlemeler olduğunu zannederler. Oysa ki demokrasinin gerçek mücadelesi uygulamada ve tabanda gerçekleştiği zaman tartışılabilir, doğru bir zemine oturtulabilir.
Biz bu yasal düzenlemeleri çok kısa bir sürede gerçekleştirdik. Ama asıl önemli olan şimdiki görevimiz, yasalarla tanımlanmış olan hakları kağıt üstünden uygulamaya geçirmek. Peki bunları uygulamaya nasıl geçireceğiz? Uygulamaya yönelik, aktif olarak kurumların, sivil toplum örgütlerinin, özellikle medyanın, her kesimin ortak hareket etmesi gerekir. Bunun üzerine 4 Temmuz tarihli özellikle kadının insan hakları ve yasal anlamda işlevini tanımlayan ve bu tanım çerçevesinde ilk kez “Devletin bir kadın politikası var mı?” sorusuna net cevap bulduğumuz bir genelge yayınlandı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan kadın konusu meselesinde şiddetten başlayarak kadının eğitimi, sağlık problemleri, istihdamına katılımları gibi çok başlığı olan bir genelge yayınladı. Kadın örgütleri “Biz 20 yıldır bu sorunları konuşuyoruz, ilk kez bu kadar kapsamlı bir genelgede yayınlandı. Burada bütün sorularımızın cevabını bulduk.” dediler.
Fakat bütün bunları hayata taşımak çok da kolay değil. Kadınların haklarına yönelik çalışmalar sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde geniş bir direnişle karşılaşıyor. O yüzden bunun sebepleri tartışılırken de çoğu zaman Türkiye veya diğer ülkelerde başka gerekçeler bulunabiliyor.
Şiddetle Mücadele Garnizonlara Girdi
Diyanet İşleri Başkanlığımızdan Genel Kurmay Başkanlığımıza, Millî Eğitim Bakanlığımızdan Dışişleri Bakanlığımıza, emniyet personelimize kadar bütün kurum ve kuruluşları kadın hakları konusunda donanımlı hâle getirdik. Niye böyle bir yol tercih ettik? Özellikle askerliğin zorunlu olduğu ülkemizde henüz evlenmemiş olan gençlerimizin ilk eğitimleri aslında bazen asker ocağı oluyor. Orada verilen bilgiler gençlere hayat boyu ışık tutacaktır. 600 garnizonda bizim şiddeti önlemeye yönelik posterlerimiz asıldı. İnanıyoruz ki orada o eğitimi alan gençlerimizin birçoğu ilerde aile kurduğunda bu haklara saygılı olacaklar. Çocuklarını bu yönde yetiştireceklerini ümit ediyorum.
Şiddeti uygulayanların referans aldığı bazı yerler var. Bunun en başında da gelenekler geliyor. İnsanlar geleneklerin içine çoğu zaman yanlış bilgilerle dinî kuralları da koyuyor. Oysa ki İslâm dininin kadına yönelik şiddeti mazur gören bir yönü yok. Bu konuda gerçek bilgilerin topluma aktarılmasını istiyoruz. Biz hedef kitlemizi erkekler olarak belirledik, aslında yıllarca kadınlara yönelik bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapıldı artık kadınların haklarını ihlâl edenlere de söyleyecek sözümüz olmalı.
AKP’nin bundan 5-6 yıl önce düzenlenen programında, hiçbir siyasi partide olmayan ileri düzenlemeler yer aldı. Bunların başında Birleşmiş Milletler kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesinin bütün hükümlerinin iç hukukta hayata geçirileceği sözü geliyordu. Ayrıca Ak Parti Anayasanın 10. maddesi dışında, anayasanın 90. maddesini değiştirerek Kadının insan haklarını tanımlayan sözleşmeleri, iç hukukun temelinde saydı. Bu sebeple bizimle ilgili kadınların haklarını geriye götürecek bir parti gibi algıdan kurtulması gerekiyor toplumun. Biz, bu ülkede hiçbir kadının var olan haklarını geriye götürmediğimiz gibi hiç kimsenin hayal edemeyeceği kadar da ileriye götürdük.
Türkiye’de muhafazakarlar ve bazı kadın hareketi savunucuları ile yaşanan tartışmalar kadının kendisini tanımlaması, aile içindeki konumları gibi felsefe anlamdaki farklılıklar üzerinedir. Değer yargılarımızı muhafaza ederek ilerlemeyi düşünüyoruz. Kadının aile içindeki konumunu önemsiyoruz, kadının anne rolünü önemsiyoruz. Sadece bireysel hakların tanımlanmasıyla, bu sadece kadınlara yönelik değil erkeklere içinde öyle. Biz aile kurumunu ve bu kurumun içindeki değerleri de önemsiyoruz. Ayrıca eşler arasında barışı da, bozmadan hareket etmeyi önemsiyoruz. Yani bir savaş, bir çatışma ortamından yana da değiliz. Dolayısıyla kadınların yasal haklarının yaşama geçirmesi konusunda da samimiyiz.
En Önemli Konu Eğitim
Haydi Kızlar Okula kampanyasının özellikle Şanlıurfa’da start verilmesi çok anlamlı. Çünkü Urfa, kız çocuklarının okullaşma oranın çok düşük olduğu bir şehrimiz. Sadece bu kampanyayı başlatmaktan öte, Millî Eğitim Bakanlığımız izlediği politikayla, şu anda kız çocuklarının, okul olanaklarından yararlanamayan çocukların okula kazandırılmasının yanı sıra ailelere özellikle de annelere maddi yardımda bulunuyor. Bu oranın çok daha hızlı arttığını düşünüyorum. İlk öğretimi tamamlayan kız çocuklarının, liseye gitme olasılıkları da artıyor. Bu oranların gerçekten iyi bir noktaya geldiğini düşünüyorum. Kadın meselesinde en fazla tartışılması gereken konu eğitim.
Kadın İşveren Kadın İstihdamını Artırıyor
Kadınların istihdama katılımının çok düşük olduğu bir ülkeyiz. Aynı zamanda, kadın işveren sayısının da düşük olduğu bir ülkeyiz. Bu sorunun çözümü için bazı çalışmalarımız var. Mikro kredi de bunlardan birisi. Mikro kredi uygulamaları çok güzel sonuçlar veriyor. Mikro kredi uygulamalarına baktığınızda, genellikle kadınların geri ödemelerinin yüzde yüz olduğunu görüyoruz.
Kadınların kredi kullanması konusundaki güçlüklere yönelik yaptırdığımız bir araştırmada, kadınların kredi kullanıp iş yeri açmadıklarını gördük. Bir kere kadınların eğitimleri buna yeterli değil. Çoğunlukla kadının işveren olması konusundaki en önemli engellerden birisi eğitim. İkincisi, kapital, yani sermaye sorunu. Üçüncüsü ise kadınların istihdama katılımı için öncellikle kendi aile sorumluluklarının varlığı. Yani iş ve çalışma hayatını uyumlulaştırmak gibi bir problemleri var. Aslında kadınlar çok daha titiz. Bir kadın mutlaka geri ödemelere ilişkin planları çok daha ayrıntılı hesap ediyor. İkincisi, kesinlikle ödüyorlar. Arzu ettiğimiz o ki, kadınların istihdama iş gücü olarak değil, işveren olarak katılımlarını da artırmak. Çünkü kadınların işveren olduğu yerlerde daha çok kadının istihdama katıldığını biliyoruz.
Başvurup Da Korunmayan Yok
Töre cinayetlerinin önlenmesi konusunda çok önemli tedbirler alındığını, çok önemli çalışmalar yapıldığını ve bu meseleyi çok ciddiye aldığımızı söylemek isterim. İlk kez Parlamento çatısı altında töre cinayetlerinin araştırılması ve bu cinayetler için çözüm önerilerinin ortaya konulması konusunda bir meclis araştırması yapıldı.
Türkiye’de kadın sığınma evlerinin sayısı da arttı. Şu anda hâli hazırda, bize başvurup bir şekilde sığınma evine ihtiyaç duyduğu halde sığınamayan tek bir kadın bile yok. Asıl sorun, sığınma evlerine başvuru…
Aslında şiddetin daha yaygın olduğunu ama sığınma evlerine başvurunun daha az olduğunu biliyoruz. Bunun sebepleri arasında kadınların korkup başvuramamaları var. Bunun yanında asıl mesele Türkiye’de aile yapısının hâlâ çok güçlü olması. Şiddete uğrayan kadın genellikle kendi ailesinin yanına dönüyor. Avrupa’daki gibi, -çoğunlukla onların gidecek hiçbir yeri yok- değil. Hâlbuki bizde aile yapısı çok güçlü. Bu yapıyı kendi ailesinde yaşayamıyorsa ikinci derece yakın akrabalarıyla yaşıyor: Halası, dayısı, teyzesi, kardeşi gibi…
Mağdur olma ihtimali olan insanlar bize başvurduklarında onları çok özel şekilde koruyoruz. Bu koruma tedbirlerinin yanısıra toplumsal dinamiklerimizin değişmesi, şiddete yönelik bakış açısının değişmesi çok önemli.
Kendi Dinamiklerimize Yol Alalım
Türkiye’nin sorunları olsa da ne Doğu’nun bazı ülkeleri gibi olumsuz bir noktada, ne de Batı kadar gelişmenin getirdiği ve göze alamayacağımız kadın sorunlarımız var. Batı’nın demokratik ve diğer değerleri içinde yer alma çabamızın, kendi geleneklerimizden kaynaklanan güçlü yapının da korunarak sağlanmasından yanayız. Bunun ilerlememize katkıları olacağını düşünüyorum.
Batılılar Doğu toplumlarını ne kadar incelerlerse incelesinler; ne kadar o sorunlara hakim olduklarını düşünseler de, ben yerelde o sorunların çözümü konusunda fikir üretenlerden daha ileri bir noktada olduklarını düşünmüyorum. Her toplumun ileri gelenleri, aydınları, düşünürleri ve o toplumun değişimine, dönüşümüne öncülük edecek liderleri vardır. Bu aktörlerle işbirliği yapılması, bunların toplumların ilerlemesinde öne çıkarılması çok önemli. Eğer Doğu toplumlarını değiştirme, dönüştürme konusunda direksiyonda bir Batılı oturursa bu aracı, belki kullanabilir ama yolu bilmediği için virajlara keskin girebilir, kaza yapabilir.
Toplumların değişmesi, dönüşmesinde her zaman kendi dinamikleriyle ortaya çıkaracakları, o değer yargılarını taşıyan liderler, aktörler her zaman vardır. Siz gittiğiniz ülkelerde gözlemlediniz, en geride diye düşündüğünüz yerlerde de kadın örgütleri var. Bu konudaki hakların Batı’yla eşitlenmesi gerektiğine inananlar var ve onlar, bunu nasıl yapabileceklerini Batı’dan çok daha iyi biliyorlar.
Rehabilite Edici Önlemler
Bakanlığım döneminde, milletvekilliği dönemimim de dahil, en fazla gündeme getirilen konu Batı’daki sığınma evleri, sığınma evlerinin sayısı oldu. Matematiksel bir çözüm bu, rakamsal bir şey. Yüz tane olsa dahi, hiç bir kadın şiddeti kamu makamlarına yansıtamıyorsa, sayısal bir değeri yok ki… Biz asıl onu kamusal alana yansıtıp orada çözümünü arayabilecek kadınları o konuma getirmeli, o şiddetin önlenmesi konusunda önleyici, rehabilite edici toplumsal hizmetleri yaygınlaştırmalıyız.