Türkiye'nin Kadın Meseleleri
Kadın yazarlar, sanatçılar, milletvekilleri, iş insanları, STK başkanları, aktivistler; siyaseti, bilimi, dini kimliği, modernleşmeyi, sosyal hayatı, şiddeti, çabayı, sorunları ve çözümleri kadın perspektifinden anlatıyor.
Türkiye’de Kadın Belgeseli Röportajları. Tarih : 2007 - 2008
Şebnem Ferah
Güçlü Bir Çığlık
Bazen kısa, bazen uzun ama hep güçlü cümleler kurdu. Rock müziğinin zirvesinde kendi ayakları üzerinde durdu. “Talebiniz varsa mücadele etmek zorundasınız” diyen Şebnem Ferah ile mücadele ve kadın üzerine bir sohbet…
Klâsik bir tabir olacak ama küçük yaşlarda, doğal biçimde başladım müziğe. Evimizde müziğin önemli yeri vardı. Meselâ ablalarımın odalarına kapanıp sevdikleri albümleri dinlemeleri, onları için vazgeçilmez şeydi. Zamanla gördüm ki müziğe karşı yeteneğim var. İlkokulda mandolin kursuna gittim. Çeşitli müzik dersleri aldım. Sonraları iyi şarkı söylediğimi, insanların beni şarkı söylerken hoşnutlukla dinlediklerini fark ettim. Lisede önce okulun orkestrasında, ardından da çeşitli gruplarda şarkı söylemeye başladım. Gitar dersi almaya başlamıştım bu arada. Okul dışındaki zamanımı da müziğe ayırıyordum.
Kendime yakın hissettiğim arkadaşlarımdan bir topluluk oluşturmaya karar verdim. Zaten rock yapmak istiyorsanız ilk önce grup kurmalısınız. Grubun adı Volvox’tu. Türkiye’de o dönemlerde kızlardan oluşan bir topluluk neredeyse yoktu. Biz çok çalışarak, 1-2 yıl içerisinde sahneye çıkabilecek ve kendi üretimlerimizi hayata geçirebilecek, enstrümanlarımıza hâkim bir topluluk hâline geldik. Bu gurup çalışmalarını 6 yıl sürdürdü.
Üniversitede iyi bir öğrenciydim ancak ikinci yılın sonlarına doğru hayatımın odak noktası müzik oldu. Üniversitede işgal ettiğim yer için üzülüyordum. Mutluluğumun müzikte olduğu belli olmaya başlamıştı. Konuyu ailemle paylaştım. İstanbul’a gidip, müzik çalışmalarıma grubumla devam etmek istiyordum. Ne kadar çağdaş fikirli, çocuklarını özgüvenle yetiştiren bir aile de olsa kimse çocuğunun üniversiteyi durduk yerde bırakmasını ve geleceği belirsiz bir alana yoğunlaşmasını kabul etmez. Fakat onlarda ciddî güven oluşturmuş olmalıyım ki, kararıma saygı duydular. Müzik çalışmalarına ağırlık vermek üzere İstanbul’a döndüm. Burada, ne olur ne olmaz diye İngiliz Dili ve Edebiyatı’na kaydoldum. Artık sadece müzikle uğraşacaktım.
Rock müziğin kulüplerde biraz daha popüler olmaya başladığı bir dönemdi. Ağabeylerimiz, DJ’lerimiz, müzik gruplarımız ya da müzisyenlerimiz vardı. Üretim de vardı fakat bir rock grubunun çalışmalarını sergileyebileceği bir ortam yoktu. Çok çalıştık, çeşitli kulüplerde çalmaya başladık ve kızlardan oluşan bir grup olmamıza rağmen işimizi iyi yaptığımızdan, zaman içerisinde kabul edilebilir olduk.
İlk Albüm: Kadın
Şarkı söylediğim zaman dünyanın en mutlu insanı oluyor, mutluluğumu insanlarla paylaşmak ihtiyacı duyuyordum. Çok çalışıyordum, müziğe çok vakit ayırıyordum. Nihayetinde 1996 yılının sonlarına doğru ilk albümüm olan “Kadın” çıktı. Neden kadın, neyi vurgulamak istiyorum? Bu gibi sorularla çok karşılaştım. Dürüst olmam gerekirse; henüz çocuk yaşlarda sadece kızlardan oluşan bir grup kurmak veya ilk albümün isminin ‘Kadın’ olması, birincil olarak illâ erkek egemen müzik dünyasında kadın olarak var olmayı ve bunun altını çizmeyi gerektirmiyordu.
Müzikal her tavrımın altında müziğe olan aşkım yatıyor. Diğer her şey ikinci, üçüncü, dördüncü sırada. O dönemlerde bu yanlış anlaşılmıştı. Şarkıyı kendim için yazdığım düşünülmüştü. Bugün şarkıyı yeniden yazacak olsam başka cümlelerle yazardım. Şarkının şöyle bir hikâyesi var: Gazetelerin 3. sayfasında her gün kötü kötü haberler görürüz. Bu şarkı, bu haberlerin bir tanesinden çok etkilenip yazdığım bir şarkıydı. Kadın bebek bekliyordu ve hayatına son vermeyi kararlaştırmıştı. Onun hikâyesini anlatmaya çalıştım. Düşünün, kendisini ne kadar yalnız ve çaresiz hissetmiş olmalı ki yaşadıkları yüzünden hayatını sonlandırmayı düşünüyor. Bu nedenle şarkıda “bebeğimden önce” gibi sözler geçiyor.
Rock’ta Ayakta Kalmak
Rock sadece Türkiye’de değil, dünyada da erkeklerin egemen olduğu bir müzik türüdür. Dünyada sadece kadınlardan oluşan rock topluluklarının sayısı çok azdır. Bu erkek egemen dünyada ayaklarımın üstünde durabileceğim, kendimi ifade edebileceğim bir yer edinebildiğim için kendimi iyi hissediyorum, mutlu hissediyorum.
“Feminizme Gelince…”
Eğer feminizm kadınların erkeklerden daha az haklara sahip değil, eşit olduğunu savunmak demekse evet ben bir feministim. Bırakın erkek ve kadın arasındaki eşitsizliği herhangi bir insanın diğerinden daha ayrıcalıklı olması fikri bile beni rahatsız ediyor.
Talep Etmek Zorundasın
Önünüzde görünen veya görünmeyen engeller olabilir. Fakat istikrarlıysanız önünde sonunda hedefinize ulaşırsınız. Bazen yerleşik bir takım zorluklarla mücadele etmek zorunda kalabiliyorsunuz ve elbette ki farklılıklar oluyor. Fakat daha eleştirel yaklaşacaklarım böyle bakanlar değil, kadınlardır. Çünkü talep etmek zorundasınız. Yapabildiğinizi göstermek zorundasınız. Bu biraz daha zor.
Önceden sizin için hazırlanmış bir metod veya yol olmayabilir. Bunu, sizin bir kadın olarak talep etmekten başka şansınız yok. Keşke, kadının da erkeğin de eşit olarak algılandığı koşullar içerisinde yaşıyor olsaydık. Hâl böyle değilse ve sizin talebiniz varsa mücadele etmek zorundasınız.
Türkiye’li Olduğum Kadar Dünyalıyım
Söz konusu olan müzik olduğunda Doğu ile Batı, diğer konularda olduğu kadar birbirinden uzak değildir. Kendimi Doğu’nun en sağ noktasına mı yoksa Batı’nın en sol noktasına mı koyduğumun gerçekten önemi yok. Fakat eğer Doğu’yu daha tutucu, Batı’yı ise biraz daha açık fikirli biçiminde değerlendiriyorsak elbette Batı’ya daha yakınım. Ben bir müzisyenim. Müzik söz konusu olduğunda Doğu ve Batı’yı sadece birer isim olarak görürüm. Onlar, başka konularda karşılaşacağınız kadar belirleyici uzaklıklar değil.
Harita üzerinde gördüğümüz sınırlar, insanların eliyle çizilmiş sınırlar. Türkiyeli olduğum kadar dünyalı olduğumu da düşünüyorum. Bu konuda ne bir kompleksim ne de nerede olduğumu unutacak tavrım var. Her ikisini de bir arada, kendi bünyemde huzur içerisinde yaşatabildiğimi düşünüyorum.
Evlilik Kaçış Olmamalı
Bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de bir takım hakların mükemmel derecede işliyor olmasını arzu ederdim. Müziğin sadece bir eğlence değil, aynı zamanda hayatımızda ekmek ve su kadar ihtiyaç duyulan bir gerçek olmasını çok arzu ederdim. Gerçekçi olmak gerekirse büyük ekonomik zorluk içerisinde yaşıyoruz. Ülkemiz sadece İstanbul, İzmir ve Ankara’dan ibaret değil. Herkes “Bugün de şu albümü alayım, dinleyim ve hayatım güzelleşsin!” diyemiyor. İnsanlar çocuklarının eğitimin, evlerine götürecekleri ekmek derdinde. Bu konularda, yıllar geçtikçe ileriye gitmiş olduğumuzu görebilseydim çok mutlu olurdum.
Daha huzurlu bir hayatı tercih ederdim. Eğitimin çok daha üst düzeyde olmasını arzu ederdim. Türkiye’nin çok büyük bir kısmı, kız çocuklarını hâlâ belli bir yaşa geldikten sonra hayatlarını kurtaracak bir koca bulmak gayesiyle yetiştiriyor. Bunun yerine kız çocuklarının alması gereken bütün eğitimi aldığı, kendi ayakları üzerinde durabildiği, kendi istediği, kendi sevdiği için bir aile kurabildiği, evliliği bir kurtuluş ve bir kaçış olarak görmediği bir Türkiye isterdim.