Ayşe Böhürler

 

Kayseri doğumluyum. Ailem Nevşehir Ürgüplü bu nedenle nüfus cüzdanı kayıtlarında doğum yerim Ürgüp olarak geçer. Üç erkek çocuğun ardından ailenin tek ve en küçük kızı olmanın pek çok imtiyazını yaşadım. Çok kitap okunan, kültürden siyasete pek çok meselenin tartışıldığı bir evde ve çevrede büyüdüm. İlkokul ile birlikte eğitimime İstanbul’da devam ettim. Erenköy Kız Lisesi’nden mezun oldum.

Medyanın öne çıktığı, hem ruh hem de teknoloji olarak büyük bir değişim geçirdiği o günlerde gazeteci olmak bana çok cazip gelmişti. İngiltere’de Teatcher, Amerika’da Reagan iktidarı, İran İslam Devrimi, Rusların Afganistan işgali, Amerika’nın bölgeye girmesi hep aynı yıllara denk geldi. Biz ise iç meselelerden başımızı alamıyorduk. Her yıl değişen hükümetler, benzin kuyrukları, öğrenci olayları nedeniyle sürekli kapanan üniversiteler, suikastler… Kaygılarımız  çok yüksekti, ruhumuz erken olgunlaşmıştı. Tam da 12 Eylül darbesinin olduğu günlerde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’na başladım. Mezuniyetimin sonrasında başımı örterek gazetecilik mesleğimi yapabilme imkanını kaybettim. Başörtülü olarak bir medya kuruluşunda çalışmam, basın kartı almam ve hatta gazeteci olarak algılanmam dahi mümkün değildi. Yılmadım ve bezmedim, kıyısından da olsa, fiziken olmasa da ruhumla hep mesleğin içinde bulundum. 1992’de İzlenim Dergisi’nde editörlüğe ve gazeteciliğe başladım. Derginin kapanmasının ardından yeni çıkmaya başlayan Aksiyon Dergisi’nde kısa süre aile ve eğitim bölüm editörlüğü yaptım. 1995 yılında dönemin en yenilikçi ve özgün televizyon kanallarından birisi olan Kanal 7’de kadın ve eğitim programları sorumlusu olarak çalışmaya başladım. Ondan sonraki meslek kariyerim hep televizyonda farklı program kategorilerinde yapımcı olarak devam etti. 2007 yılında Yenişafak gazetesinde köşe yazarlığına başladım. Odak noktam hep televizyon oldu. Gazeteciliğin yanı sıra ulusal ve uluslararası platformlarda, sivil toplum örgütlerinde çalıştım.

1995-2007 arasında televizyonda yapımcı ve yönetici olarak çalıştığım yıllarda onlarca programın yapımcılığından sonra 13 İslam ülkesini kapsayan “Duvarların Arkasında Müslüman Ülkelerde Kadın ” isimli belgesel serisinin yapımcılığını üstlendim.

İslam coğrafyasında 4 yıl süren, Süreyya Önal ve Aslıhan Eker ile birlikte yapımını gerçekleştirdiğim bu projede kadınların hak arayışlarının izini sürdüm. İslam dünyası ile tanışırken, Türkiye’nin kıymetini de çok daha iyi anladım. İslam dünyasında geleneğin etkisini ve bu çerçevede kadınlara yapılan haksızlıkları görmem bakışımı çok değiştirdi. Ardından  onun devamı olarak İngiltere’de Müslüman kadınlar konusunu çalıştım.

Daha sonra kendi yapım şirketimi kurdum. Pek çok program, belgesel ve 4 kitaba imza attım. Orhun Yazıtları’ndan Nobel’e Türk Edebiyatı, Hayme Ana, Ali Emiri Efendi, belgesel çalışmalarım içinde yer aldı.

Kadın, kültür, tarih, Avrupa’da mülteciler, İslamofobi üzerinde çalıştığım konular arasında öne çıktı. Bir televizyon yapımcısı olarak 2014’te mülteciler üzerine çalışmaya başladım. 2016’dan itibaren mültecileri Avrupa rotasında izleyerek, ‘’Avrupa’nın Mültecilerle İmtihanı’’ ve ‘’Bir Yıl Sonra’’ ismiyle iki ayrı belgesel yaptım. Televizyon program yapımcılığım sadece belgeselleri kapsamadı. Canlı yayın kuşakları, ramazan programları, yemek programları, kültür içerikli söyleşi programları yaptım. Alev Alatlı ile 2016’da Habertürk’de  yaptığımız “Kelebek Etkisi” ve 2019’da TRT2’de başladığımız “İhmal Edilebilir Nasihatler” programları nitelikli içerikleriyle izleyici kadar bana da çok şey öğretti.  Ülkeye ve işlerine emek vermiş, tutkuyla sarılmış isimleri konuk ettiğim, Tvnet kanalında yayınlanan “Türk Kahvesi” programına devam ediyorum. Tarihten bilime, sanatta pek çok sahada emek veren bu isimleri tanırken de öğrenmeye devam ediyorum.

Mesleğimin en güzel tarafı da bu! Çalışırken sürekli öğrenmeye ve yenilenmeye imkan tanıması. Bu nedenle yaptığım programların işim olmanın ötesinde beni sürekli geliştirdiğini söyleyebilirim. Dedim ya benim mesleğimde iseniz öğrenciliğiniz hiç bitmez.