Köşe Yazıları
Ayşe Böhürler
Kadın Hareketleri
Türkiye’de kadınların hak talepleri ve bu konuda kat edilen mesafeye baktığımızda okun yayını Cumhuriyet’in ilanından çok önceye 100 yıl geriye çekmek gerekiyor. Tanzimat’ın ilanı modern anlamda kadınların eşit muamele görme taleplerini başlatıyor.
Bir toplum ve ekonomi tarihçisi ve aynı zamanda bir kitap tutkunu olan Prof. Dr. Zafer Toprak kadınların tarihsel olaylara katılımıyla ilgilenen ilk erkek tarihçilerden birisi. Kadınların tarihine bakarken sadece görünür olan kadınlara bakmıyor, dergi köşelerinden anketlerden yola çıkarak bir iz sürüyor.
Zafer Toprak bu konuda derinlikli çalışan tarihçilerimizin başında geliyor. İş Bankası Yayınları arasından çıkan “Türkiye’de Kadın Özgürlüğü ve Feminizm” kitabı bu konuda çalışmak isteyenler için müthiş bir belge ve dokümanı gözler önüne seriyor. Kadın hareketinin bir bütün olarak toplumdaki birçok alandaki gelişmelerle birlikte değerlendirilmesi ve kadın tarihinin ayrıştırılmadan multidisipliner bir çalışmayla ele alınması zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Kadınlar görünür oldu
- Meşrutiyet’ten sonra kadın çok daha görünür olmaya başlıyor. Meşrutiyet yıllarında kurulan kadın örgütleri ilk aşamada yardım derneği görünümünde olsa da Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan gibi eşitliği savunan ve kadının dış dünya ile bütünleşmesini gündemine alan radikal örgütlere de rastlanıyor.
- Abdülhamid döneminde açılan İnas kız okulları eğitim gören kadınların sayısını artırıyor. Sanayileşme adımlarıyla birlikte açılan fabrikalarda kadınlar çalışmaya başlıyor. Osmanlı’dan kopan coğrafyalar, savaş ve göçler ile birlikte toplumsal altüst oluş yaşanıyor.
Hem ulusal kimliğin oluşmasında hem de kadının da siyasetle yakın ilgisinde Balkan Harbi’nin ayrı bir konumu var.(Samiha Ayverdi’nin Mesihpaşa İmamı romanı bu dönemi anlatır.) Geçim derdinin öne çıkmasıyla kadın da daha çok öne çıkıyor. Cumhuriyet ile birlikte yeni ulus devlet kimliğinin önemli bir parçası kadın oluyor.
Birinci Ordu Kadın Taburu
Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi ve Birinci Ordu Kadın Taburu 1. Dünya Savaşı yıllarında kuruluyor. Mütareke yıllarında kadınların siyasi faaliyetleri daha da yoğunlaşıyor.
Türkiye’de siyasi anlamda kadınların örgütlenişi Milli Mücadele sonrasına rastlar. 1923 Haziranı’nda Kadınlar Halk Fırkası adıyla CHP’den de önce ilk siyasi örgüt kurulur. Kadınlar Halk Fırkası Ankara’nın onayını alamayınca kapatılır ve yerine yine Nezihe Muhittin’in öncülüğünde kurulan Türk Kadın Birliği kurulur. Bu arada Birlik seçimlere bir kadını aday göstermek ister. Ancak kadınların aday olması yasak olduğu için bir erkeği, İstanbul Vilayeti Hukuk İşleri Müdürü Kenan Bey’i, feminist olduğu gerekçesiyle, kadınlar adına Halk Fırkası’na aday olarak önerir.
Kadınlar ilk siyasal haklara 3 Nisan 1930’daki Belediyeler Kanunu ile kavuşur. Ardından 1934 yılında, Malatya Milletvekili İsmet İnönü ve 191 arkadaşının verdikleri bir anayasa değişikliği teklifi ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınır. 1935’de ilk kadın vekiller Meclis’e girer.
Sosyal değişim…
“Cumhuriyet öncesinde Hilal-i Ahmer’deki doktor, hemşire fotoğrafları dışında, kadınla erkek aynı fotoğraf karesinde bulunmazdı. Kadınla erkeğin fotoğraf çektirmesi bile topluma ters bir durumdu. 10 sene sonra kadınla erkek aynı mekanı paylaşır oldu.”
“Evlenme stillerinde de önemli değişiklikler oldu. Görücü usulünden görüşücülük usulüne doğru geçildi. 1920’lere gelindiğinde insanlar görücü usulü ile evlenmeyi bir kenara bırakıyor. Bu toplumun her katmanı için geçerli olmasa da belli bir kısım tarafından uygulandı.”
“1917’de çıkarılan Hukuk Aile Kararnamesi Türkiye’de laik aile yapısına doğru atılmış önemli bir adımdır. 1926’daki Medeni Kanun daha da köklü bir reform yarattı. Özel alan şer’i normların dışına çıkartıldı.”
“Fotoğraf birdenbire Türkiye’de yaygınlaştı. 1930’lu ve 40’lı yılları tararsanız, dünyada en fazla fotoğrafı olan devlet reisi galiba Gazi Mustafa Kemal.”
“Fotoğrafı kullanmamızın en önemli nedeni de, okuryazarlığın çok düşük olduğu toplumda mesajı görselle iletmek amacı. Aynı tarihlerde Atatürk heykellerinin de ülkenin dört bir tarafına yayılması aynı amaca hizmet etmektedir.”
Türkiye’de feminizm
“Türkiye’de feminist oluşumun ikinci evresiI I. Dünya Savaşı sonrası başlar. Katılımcı, çoğulcu bir yapıya yöneliş kadınları da aktif konuma sokar. 50’li yıllar suskun bir dönemdir. 60’larda Batı’daki feminist hareketin kıpırdanışıyla birlikte Türkiye’de de hareketlenme artar. 70’lerin sonu ve 80’liyıllar yeni bir evreyi simgeler. Türkiye’de son yılların feminist gelişimi kentlileşen, anonim bir toplum dokusunun; hızla başkalaşan bir toplumsal yapının gündeme getirdiği bir olgudur.”
Yukarıdaki gelişmeleri kitabında detaylarıyla anlatan Zafer Toprak, Türkiye’de o yıllarda dergicilikten denize girme alışkanlıklarına kadar her şeyin değiştiğini, otomobil ve motosiklet yarışlarının bile yapıldığını söylerken kadın hareketini de bu süreçlerden bağımsız düşünmeyeceğimizin altını çiziyor.