Avrupa, Mülteci ve İslam Karşıtlığı

Avrupa'nın Mültecilerle İmtihanı belgeseli için görüştüğümüz Avrupa'da 'sağduyu' sahibi akademisyenler, göç uzmanları, yardım gönüllüleri, mülteciler ve İslam karşıtlığını sorguluyor.

Röportajlar Yunanistan, Makedonya, Avusturya, Hollanda, Almanya ve Danimarka'da 2016 yılı içinde yapılmıştır.

Marianne Vorthooren

Marianne Vorthooren

Neden İslamla savaşmak için parti kurulur?

Wilders’in aşırı sağcı partisinin körüklediği İslamafobiye karşı bir çağrı merkezi kuran Marianne Voorthooren: ‘Hollanda’da durum ciddi.’

Marianne Vorthooren Roterdam yaşayan bir Hollandalı Müslüman. Mültecilerin gelişiyle birlikte başlayan süreçte 66 camiyi organize edilmesiyle ortaya çıkan SPİOR isimli, İslamafobiye Karşı Çağrı Merkezi’nin kurucusu. Merkezleri Roterdam’da bulunan merkez İslamafobya’ya karşı Hollanda toplumunda bir duyarlılık oluşturmaya çalışıyor.

Hollanda’da İslamafobya ne zamandan beri bir sorun olarak hissediliyor?

Hollanda’da İslam’a karşı korkunun artmasında mültecilerin rolü büyük oldu. Bu, sadece Hollanda’nın değil Avrupa’da ciddi bir sorun. Biz de buna karşı örgütlendik. Bu bölgede yaşanan İslamafobik olaylar hakkında bir araştırma yapıyoruz. Kötü sözler söylenen insanlar, fiziksel saldırıya uğrayanlar, başörtüsü zorla çıkarılan kadınlar, evleri kundaklananlar, camilere yapılan grafitiler gibi birçok olay var. Hem Hollanda’da hem de Rotterdam’da bunları görüyoruz yani durum ciddi. Şimdiye kadar bu olaylar çok açığa çıkmıyordu çünkü bu  saldırılara maruz kalan Müslümanlar şikayette bulunmuyorlardı. Bu yüzden problem uzun süre küçümsendi. Anti-semitizm gibi diğer ayrımcılıkların yanında görmezden gelindi. Yalnız bütün Hollanda’da durum çok karanlık diyemem. Hayatlarını iyi bir şekilde yaşayan Müslümanlar da çok, camiiler yapabiliyoruz. Ama ciddi bir ayrımcılık içeren olaylarda artış var. Kamusal alandaki sözlü ve fiziksel saldırıların yanında istihdam piyasasında Arapça ya da Türkçe adı olanların ya da başörtüsü takan kadınların diğerlerine göre iş bulma imkanın daha az olduğunu gösteren araştırmalar var. Haberlere yansıyan olaylar da var.  Özellikle başörtülü kadınlar ile ilgili tepkiler görülmeye başlandı. Kamuya açık yerlerde kötü söz söyleme hatta fiziksel saldırı gibi durumlar oldu.

Tüm bu olaylarda Wilders’in etkisi,aşırı sağın güçlenmesinin etkisi var mı?

Wilders, “İnsanlar için Özgürlük Partisi”nin kurucusu. Oldukça seçici bir özgürlük, bazıları için özgürlük, herkes için değil. Ülkemizin karşılaştığı sorunlarla mücadelede popülizmi seçti, korkuyla karşılık vermeyi, belirli bir grubu günah keçisi ilan etmeyi, toplumumuzu bekleyen sorunlara karşı birlikte mücadele etmek yerine insanları bölmeyi seçti. Bu partinin odağı İslamla savaşmak, kendileri de bunu söylüyor. Bu parti üyesi bir parlamenterin, “Partim İslam’la savaşmak için kuruldu” dediğini duydum. İşin ilginç bir yanı var. Biliyorsunuz devam eden bir dava süreci var. Sonucun ne olacağını, hakimlerin kararını göreceğiz. İlginç olan şu, biri aynı şeyi ulusal radyoda Musevilik için söylese bu ülke olacakları kaldıramaz. Çifte standart var, bunun farkına varmalıyız. Biz derken Müslümanların yanı sıra Hollanda toplumunu kast ediyorum. Wilders’in düşünceleri sadece Müslümanları hedef aldığı için yanlış değil, prensipte yanlış. Bunu bir grup için yaparsanız ileride başka bir grup için de yapabilirsiniz. Ayrıca davranışlarının anti-demokratik olduğunu düşünüyorum ki bence bu çok tehlikeli. En büyük endişem bu. Parlamentodaki demokratik tartışmalar kendisine uygun gelmediğinde parlamentoyu terk ediyor. Televizyonda açık müzakerelere çıkmıyor çünkü yine kendisine uymuyor, hedef kitlesi onlar değil. Yargı kuvvetlerinin yani hakimlerin bile özgürlüğünü sorguluyor. Bizde güçler ayrılığı ilkesi var. Bunlar anti-demokratik eğilimler ve bundan endişe duymalıyız.

Wilders Hollanda toplumunda ne kadar etkili oluyor.

Azınlık bir grup için belki diyebiliriz Ben şahsen kimsenin doğuştan ırkçı doğduğuna inanmıyorum. Bu genetik bir şey değil, sonradan öğretilen bir şey. Avrupa’nın merkezinde yaşanan terör olayları, mülteci dalgası hep sağ kanadın elini güçlendirdi. Bu görüş siyaset arenasında kabul edilebilir bir hal aldı. Bu çok endişe verici. Diğer endişe verici şeyde  bunların karşısında güçlü bir karşı sesin olmaması. Hollandalıların birlik, eşitlik, özgürlük ilkeleri var ama siyasi alanda yeterince güçlü bir karşı duruş yok. Ana akım partilerin de aşırı olmasa da sağ eğilimli bir duruş almaya başladıklarını görüyoruz. Güçlü bir karşı görüşe ihtiyaç var.

Bu eğililimin artmasının mülteciler dışında sebepleri yok mu?

İnsanların kendi durumlarına dair korkularından kaynaklanıyor. İnsanlar tehdit altında hissediyor; iş bulabilecekler mi, güvendeler mi, çocukları iyi okullara gidebilecek mi? Bunun toplumun tamamının bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Bu  sorunu birlikte çözeceğimizi anlamak gerek.  Günah keçisi aramak kolaya kaçmak, “bu insanlar olmasaydı, bu problem olmazdı” demek kolaya kaçmak. Bu kolay cevap ama doğru cevap değil. Sorunun kaynağı bu. Sistemdeki sorunlara bakmaktan, ekonomik sorunlara odaklanmaktan daha kolay. Ekonomik belirsizlik de problemin kaynaklarından biri..

Buna karşı Müslümanların ne yapması gerekiyor?

İslamafobyanın farkına varılması, siyaset gündemine alınması için bizimki gibi birçok organizasyon çalışma yapmalı. Müslümanlar sadece İslamafobyaya değil antisemitizme de karşı çıkmalılar. Karşı çıkan sadece Müslümanlar olmamalı.

Hollanda’da Müslümanlar dediğiniz gurup içinde kimler var?

Hollanda ve Avrupa’da tek bir Müslüman topluluğundan bahsedemeyiz, çok çeşitli gruplar var. Bizim organizasyonumuz içerisinde de Türkiye, Fas, Pakistan, Surinam, Endonezya, Somali ve Bosna gibi birçok farklı ülkeden Müslümanlar var. Çok farklı kültürden insanların olduğu bir topluluk. Müslümanlar da bu farklardan dolayı birlik olmakta zorlanıyor.

Siz kuruluş olarak ne yapıyorsunuz?

Çözümün insanları bir araya getirmek olduğuna kesinlikle inanıyorum. İnsanların birbirlerini tanımaları gerek. Şimdilerde kendi adalarımızda, kendi dünyamızda yaşıyoruz, mahallelerde bu böyle. İnsanlar arasında diyalog yok, hiç iletişim yok. Bunu organize etmeye çalışıyoruz. Müslümanlar kendilerine yapılan haksızlıklara karşı koyduklarında tavrımız tutarlı olmalı. Sadece bize yapılan adaletsizliğe karşı değil diğerlerine yapılana karşı da tepki vermeliyiz. Örneğin, birkaç ay önce içinde bulunduğumuz camiye bir tehdit mektubu geldi. Üzerinde gamalı haç, Nazi sembolleri vardı. Çok kötüydü. Daha sonra Hollanda’daki Yahudiler Müslümanlara “sizi destekliyoruz, yaşananlar çok üzücü” şeklinde bir not gönderdi. İşte buna daha fazla ihtiyacımız var. Ancak böylece paylaştığımız değerlere sahip çıkabiliriz.