Köşe Yazıları

Ayşe Böhürler

Ayşe Böhürler

Numan KURTULMUŞ

Dün yapılan seçimle Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk TBMM başkanını seçtik. Prof. Dr. Sn. Numan Kurtulmuş’u akademiden ayrıldıktan sonra girdiği siyaset hayatı içinde elbette tanıyan pek çok kişi vardır. Ancak yeni yüzyılımızın ilk Meclis başkanı olarak hayata bakışı ve kişiliğini oluşturan noktalara dair kısa bir not düşmek isterim. Özelikle de aynı ismi taşıdığı dedesi Numan Kurtulmuş’u, babası doktor İsmail Niyazi Bey’i, eşi Sevgi Kurtulmuş’u Türk Kahvesi programında yaptığımız sohbetten notlarla size tanıtmak istedim.

Numan Kurtulmuş deyince akla ilk gelen özellik vefa. İstanbul’un Fatih semtiyle özdeşleşmiş bir aile geçmişi var. Çok uzun süre hatta yakın zamanlara kadar doğduğu evde ailesiyle birlikte birlikte oturdu.

BABAM…

Babası İsmail Niyazi Bey 1932’de Ünye’den İstanbul’a gelir, İstanbul Erkek Lisesi’nin ardından tıp okur. 1971 yılında Milli Saraylar doktoru olarak görevlendirilir. Dolmabahçe Sarayı’nda, Heybeliada’da vazifelerde bulunur. Dede Numan Bey’in oğluna vasiyeti mesleğini Allah rızası için ifa etmesi ve perşembe günleri ücretsiz olarak hastalarına bakmasıydı… İsmail Niyazi Bey de bu vasiyeti son nefesine kadar titizlikle yerine getirir. Muayenehanesinde fakir fukarayı ücretsiz muayene eder, onlara bilabedel ilaç verir, ceplerine harçlık koyar.

Bir dönem MSP’den Ordu senatör adayı gösterilen İsmail Niyazi Bey 1951 tarihinde kurulan İlim Yayma Cemiyeti’ne de önemli katkılar sağlar. “Biz 5 kardeştik” der Numan Kurtulmuş, “Altıncı kardeşimiz ‘İlim Yayma Cemiyeti’ idi. Tabiri caizse, İlim Yayma Cemiyeti, Türkiye’deki hayır kurumlarının motorudur.”

İsmail Niyazi Bey hayatının son demlerine kadar yüzlerce öğrenciye burs verir. Fukara öğrenciler için karz-ı hasen kesesinde her daim para bulundurması ona dair anlatılanlar arasında hep zikrediliyor. Öyle ki taşradan İstanbul’a okumaya gelmiş birçok öğrencinin hayatlarında dönüm noktasıydı onunla tanışmak.

45 yaşından sonra dışarıdan imam hatip okulunu bitirir. ‘Neden bu yaştan sonra dışarıdan imam hatip bitiriyorsun?’ sorusuna “Ben de imam hatiplilerle haşr olmak için bu okulu dışarıdan bitiriyorum.” diye yanıt verir. Numan Kurtulmuş, “Benim en büyük mektebim babamdır.” der: “Beni küçük yaşlardan itibaren toplantılara götürürdü ve sosyalleşmemi isterdi… Babamın bize öğrettiği şey şudur; kız çocuklarının okutulması. Hep şunu derdi: Esas kız çocuklarını okutmak lazım…”

DEDEM…

Numan Bey’in ismini aldığı dedesi ise bir asker, teğmen… Balkan Harbi’ne iştirak etmiş bir gazi.  İstanbul İzmir, Halep, Urfa’da vazife almış Çanakkale cephesi Erzurum cephesinde savaşmış, sağ kolundan yaralanmış savaşmaya devam etmiş…Kop Dağı’nda ayak bileğinden yaralanmış yine savaşmaya devam etmiş. Sofya’da bin kişilik kafileye komutan tayin edilerek Romanya’ya gönderilmiş burada dördüncü yarasını almış. İstanbul’un işgalinin ardından Samsun’a gitmiş, orada eşkiya takibi vazifesinde beşinci yarasını almış yine görevine devam etmiş.

En son Sakarya Muharebesi’nde bir tepeyi almak üzere bölüğü ile taarruz ederken sağ kalçasından ağır derecede yaralanmış… Uzun bir tedavinin ardından bastonla gezebilecek hale gelmiş ve malulen emekli olmuş. Sonra çocuklarının eğitimim için İstanbul’a gelmiş.

Dede Numan Kurtulmuş boş durmaktan hoşlanmayan, fakirlere yardımı seven beş tane dini eser kaleme alacak kadar kadar da eğitimli birisi olarak tarif ediliyor.1950’de Latin alfabesiyle yazılan ilk Amentü Şerhi de bunlardan birisiydi…Çocuklarını da çok iyi yetiştirmiş, bir yaz Arapça çalıştırır bir yaz Fransızca çalıştırırmış çocuklarını…

EŞİM

Pek çok zorluğa birlikte göğüs gerdiği hayat arkadaşı Prof. Dr. Sevgi Kurtulmuş’tan da bahsetmek isterim. Numan Kurtulmuş ve kıymetli eşi ile dostluğumuz çok eskidir. Her ikisi de entelektüel ve akademik kimliklerinin yanı sıra bu camiada dostlarına verdikleri değer ve mütevazilikleriyle bilinirler. Yaşam tarzları mevkilerine göre hiç değişmedi.

Eşinden bahsederken, “Sağ olsun Sevgi Hanım benim en büyük danışmanım” der. “Üniversitede aynı bölümdeydik. Bir şey yazdığımız zaman ben ona o bana okuturduk… Bana hem yakın bir dost, arkadaş. Benim yapmam gereken işlerin neredeyse tamamını yüklendi. Hem benim yükümü çekti hem de benden kaynaklanan yüklerin tamamını çekti.28 Şubat sonrasındaki yüklere rağmen büyük bir olgunlukla hepsinin üstesinden geldi. Üniversiteden profesörlüğüne iki sene kala kapının önüne kondu. Küçük çocuklarına rağmen tezlerini yazıp doçent oldu. 15-16 sene akademik kariyerinden uzak kalmak zorunda kaldı.”

MİLLETİM…

“Bizim jenerasyonumuz eski Türkiye’den yeni Türkiye’ye geçme sürecinde rol aldı. Çok zor günler geçirdik ama bunların hepsine direndik.” diyen Numan Kurtulmuş için vatan sevgisi inancımızın, kültürümüzün ve medeniyetimizin bir parçası: “Bizim bir büyük millet varlığımız var. Bu 780 bin kilometre kareye sığan bir şey değil. Bizim bu vatana bağlı 100 milyonlarca kardeşimiz var. Allah kimseyi vatansız bırakmasın diyoruz ya vatansız olmanın ne demek olduğunu 7-8 yıldır Ortadoğu’da görüyoruz. Yıllarca komşuluk yapmış ülkeler devletler parçalandıktan sonra nasıl düşman olduğunu görüyoruz….”

Eskilerin deyimiyle dedesi ve babası mefkure insanı olan Numan Kurtulmuş bugün TBMM Başkanı. Üzerine aldığı ağır yükü demokratik kimliği, bilgisi ve mütevazi kişiliği ile zarifçe taşıyacağına eminim.

Çalışma ekibinde yer alacaklar için de ipucu vereyim: Biraz titiz, düzenli ve özellikle de Türkçe ve imla konularında çok hassas…