Köşe Yazıları
Ayşe Böhürler
Osmanlı’nın Hafızası…
Osmanlı arşiv malzemelerinin korunmasında ve kullanılmasında kolaylık sağlamaya yönelik ilk önemli teşebbüs I. Abdülhamid zamanında yapılıyor. Arşivcilik tarihimiz açısından en önemli adım, 1846 yılında Hazine-i Evrak’ın kurulmasına kadar uzanıyor.
Daha önce Sultanahmet’te küçük bir yapıya sıkışan koskoca imparatorluğun evrakları bugün Kağıthane’de büyük bir yapının içinde muhafaza ediliyor. Sadece payitahtın değil, imparatorluğun hükümran olduğu tüm coğrafyalara ait evrakların saklanıp, korunup, tasnif edilip, restore edildiği bu arşivler 2013 yılında açılan modern ve yepyeni binasıyla bugün dünyanın en büyük arşivlerinden birisi olarak bir kuruma dönüşmüş durumda. Burada belgeler sadece muhafaza da edilmiyor dijitale aktarılarak dünyanın her yerinden araştırmacıların kullanımına sunuluyor. Yaklaşık 90 milyon evrakı barındıran bina modern yapısı ve belgeye erişim imkanıyla büyük bir hizmeti de gerçekleştiriyor, ezbere tarihçilik devrini kapatıyor.
Osmanlı arşivlerinin eski binasında tasnif edilmemiş evrakların arasında tarihin izlerini bulan usta tarihçilerimiz var. Orası bir okul gibi olmuş adeta. Rahmetli Mehmet Genç arşivde 40 yılını geçirdiğini söylemişti. Mübahat Kütükoğlu, Nejat Göyünç, Ali Akyıldız, Mehmet İpşirli, Abdülkadir Özcan, İlber Ortaylı gibi pek çok önemli tarihçi Osmanlı arşivine yıllarını vererek eserlerini ortaya koymuşlardı. Hem de çileli bir şekilde… Bugün tüm bunlara ulaşmak çok daha kolaylaştı. Umarım önemine uygun biçimde korunan evraklarıyla, binasıyla Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi yeni tarih çalışmalarına ışık olur. Tarih belgeyle yazılır…
Konuklarımdan sürekli medhini duyduğum bu binayı ilk defa dün ziyaret ettim. Aynı gün Birleşik Arap emirlikleri ziyaretinde T.C Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı ile Birleşik Arap Emirlikleri Arşiv ve Milli Kütüphane Başkanlığı Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolü anlaşmasını ekrandan izleyince bu binanın ve oradaki evrakların önemini yazmak istedim. Birleşik Arap Emirlikleri dahil tüm Arap ve İslam coğrafyasına ait evraklar da burada korunuyor. Türkiye dış politikasına dair pek çok konu için buradaki evraklar kaynak teşkil ediyor. 2013’te açılan bu görkemli merkezi daha önce ziyaret etmediğime de hayıflandım.
PANDEMİDE DAHA DA ZENGİN OLDULAR
Kovid19 zenginleri daha zengin fakirleri daha fakir yaptı. Yaşananlar ülke sınırlarının ötesinde küresel ekonomiyi yönetenlerin daha çok kârlarını yükseltmesine sebep oldu. Bu sözler Oxfam’ın 2022 raporunda yer alıyor. “Eşitsizlik Öldürür” başlıklı rapora göre, son iki yılda dünyanın en zengin on insanı varlıklarını toplamda 700 milyar dolardan 1,5 trilyon dolara çıkartırken, yaklaşık 160 milyon kişi yoksulluğa sürüklendi.
2020’den 2022’ye en dikkat çekici artış, Tesla ve Spacex’in sahibi Elon Musk’ın servetinin 24,6 milyar dolardan, 268 milyar dolara yükselmesi. Jeff Bezos da pandemide varlığını %22 artırarak 188 milyar dolara yükseltmiş. E-ticaret üzerinden dünyanın en zengin ikinci kişisi….Bernarda Arnault; Sephora mağazaları ve Lou Vıtton’un sahibi. Neredeyse listedeki somut üretim ve ticaret yapan tek kişi. Onun da pandemi öncesinde serveti 76 milyar dolar iken 2022 de 185,4 milyar dolara çıkmış. Bill Gates servetini iki yılda 98 milyardan 134,5 miyar dolara çıkartmış. Onu Oracle’ın kurucularından Larry Ellison servetini 59 milyar dolardan 120,1 milyar dolara yükselterek takip ediyor. Google’ın kurucularından Larry Page’nin serveti 50,9 milyar dolardan 119,4 milyar dolara yükselmiş, Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in ise 54,7 milyar dolardan 117,5 milyar dolara…
Biontech’in Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Şahin ise Forbes’in 2021 dolar milyarderleri listesine 4 milyar dolarlık serveti ile 727’nci sıradan girmişti. Deutsche Welle’nin haberine göre Şahin’in serveti 2022’de 13,2 milyar dolara, sıralamadaki yeri de 161.’liğe yükseldi.
Eşitsizlik kâr maksimizasyonu ve aşı dağıtımı ile başlıyor, ırkçılığa maruz kalanların ve kadınların Kovid19’dan daha çok zarar görmesi ile devam ediyor. Artık demir çelik üreticileri değil, uzay hayali satanlar ve hizmete dayalı dijital yatırımlarla orantılı işler üretenler dünyanın en zenginleri arasında. Sınırlara hatta gezegene sığmayan küresel sermaye artık devletler ile de bağımlılık ilişkisini iyice kopartmış durumda. Bu ölçekte büyük bir krizin karşısında kapitalizmin dijitalleşen formatı, halkların durumu, devletlerin durumu ve dünya sistemi gelecek üzerinde herkesi yeniden düşündürtüyor.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK!
Münih Güvenlik Konferansı bugün (18 Şubat) toplanıyor. Konferans öncesinde yayımlanan Münih Güvenlik Raporu “ Eğilimi tersine çevirmek: Öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmak” başlığını taşıyor.
Raporda dikkat çeken “öğrenilmiş çaresizlik” duygusunun küresel sorunların çözümünü de zorlaştırdığına yönelik tespit. Rapora göre, savaş endişelerini artıran krizler, doğal felaketler, kovid 19 salgını, siber saldırılar, dezenformasyon kampanyaları nedeniyle kamuoylarında endişeler artıyor. Rapor tüm bunları otokratik rejimlere demokrasi azlığına liberalizmin yara almasına bağlıyor. Lakin pandeminin en zenginlerine bakarken bile meselenin ülkeler ve siyasetin ötesinde hiç sorgulanmaması tuhaf değil mi?